Kadıköylü yazar Nevra Bucak’tan “Neslişah”…

Yazar:

Hiç unutmam, onu ilk kez Sâdâbad’da gördüm ben,
Eflâtun feracem ile orada seyran ederken…

“Bu bizim öykümüz… Bir tutkunun öyküsü… Baş edilmez, onulmaz bir saplantının coşkusu bekli de… Aslında ona yazıldı. Ona ait…”

*    *    *    *
   
Nevra Bucak yapıtlarından biri “Neslişah”… Onun içinden gelen bir sesle yukarıdaki dizeler, sözler…

Çocukluğumun geçtiği Haliç kıyıları ile ilgili kaleme aldığım “Ben Haliç”in dinlence anlarında bile Haliç, “Ben”den ayrılmıyor. Neslişah, beni Kağıthane’ye bir yolculuğa çıkarıyor. Sandalla 1718-1730 yıllarından günümüze bir yolculuğa…

III. Ahmet, Lâle Devri, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Edmando De Amicis’in anıları, Evliya Çelebi’den, Nedim’den Kağıthane… Sonra çocukluğumun düşlerindeki konaklar, Arap bacılar, kalfalar, köşklerin ve konakların kendine özgü yaşantıları… Hırslar, tutkular, Paşalar, Sultanlar…

Tarih öğretmenliğimin yazarlıkla kucaklaştığı anlarda daha da artıyor merakım… Kösem Sultan, Turhan Sultan, Fatma Sultan, Hürrem Sultan, Mihriman Sultan, Mihrişah Sultan. Ve Neslişah… Neslişahlar, gözyaşlar, lâleler…

Lâleler neden kısa ömürlüdür? Onun için mi ağlarlar, içten içte terlerler, yapraklarından süzülen damlacıklar ter midir? Yoksa gözyaşları mı?.. 18. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar hep bir tutku mudur, geçmişe özlem ya da o dönemi yaşamak isteği mi? Özdeşleşmek merakı mı?..
  
Tutku, hangi yaşam tarzının iç dalgalanması ya da hangi dönemin?.. Biz, filmde belki de değişik bir kostümle kendimizi buluyoruz beyaz perdede, şiirde, sahnede, sayfalarda… Oyuncu kim? Gerçek kim? Yazan mı? Yaşayan mı? Düşleyen mi? Neslişah mı?..
 
O lâledeki bir gözyaşı Nevra Bucak’ın yapıtında…


k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın