“Gözümde canlanır koskoca mazi” diye başlayan bir Ferdi Özbeğen şarkısını kafamda çınlatan merdivenlerden çıkıyorum. Akıllı telefonlu, internetli, teknolojinin son sınırının yaşandığı 2017’den bir anda 1970’lere ışınlandım dedirtecek bir ortamdayız. Her yer eski plak ve gazete haberiyle dolu. Retro sehpalar ve eşyalar, sizi siyah beyaz yıllara götürüyor bir anda. Kalabalığı yararak içeri giriyorum. Evet, Moda’da Mazi Plak Cafe’nin açılışındayız. Plak koleksiyoneri iki arkadaşın ortaklığında, hobiden bir anda gerçeğe dönen bir yer Mazi Plak Cafe; buram buram nostalji kokuyor, insanı bir anda çocukluğuna ve gençliğine götürüyor.
Kurumsal hayatlarını geride bırakıp, geçmişe dönmeyi yeğlemiş Açelya İdikut ve Müge Akdağ Küçük, plak sevdası aracılığıyla tanışmışlar. Koleksiyonerlik daha sonra ciddi birtakım başka projelere dönüşmüş ve Mazi Plak Cafe doğmuş. Müge Akdağ, dedesinin plak arşivi ile işe başlamış ve Açelya ile yolları kesişmiş. Müşteri-satıcı ilişkisi önce arkadaşlığa, sonra da Mazi Cafe’ye dönüşmüş.
DEDENİZİN, NİNENİZİN ESKİ EVİ GİBİ…
Tam sizi farklı ne kılıyor derken, odalardan birinde bir sahne gözüme çarpıyor. Burada eski kıyafetler ve aksesuarlarla mazi hatırası çektiriyorsunuz. Evet, burayı farklı kılan şeylerden biri “plak tutkusu”. Bu hemen anlaşılıyor. Odalar birbirinden güzel, eski plak ve plakçalar ile dolu. Açelya İdikut; “Arkadaşım Müge ile burayı sanki dedenizin, ninenizin eski evi şeklinde dekore ettik. Müge zaten mimarlık yapıyor. Samimi ve şirin bir ortam yarattık. İnsanlar sanki geçmişlerindeki evlerinden çıkmış gibi hissediyorlar ve bu bizi çok mutlu ediyor” diyor.
PLAK TUTKUNLARININ BULUŞMA NOKTASI…
Müge Hanım ise; “Aslında burası sadece bir cafe değil, plak tutkunlarının bir buluşma noktası olacak. İmza günleri, mezatlar, söyleşiler yapacağız. Ve en önemlisi, o plakları zamanında söylemiş isimlerle birlikte özel günler düzenleyeceğiz. Yani dinlediğiniz plağın sanatçısı ile birlikte o anı yaşatmayı düşünüyoruz” diye ekliyor. Bu harika bir şey diye düşünürken, karşıma siyah beyaz yıllara “Kan ve Gül” (1975) şarkısı ile damga vurmuş İskender Doğan ve 80’lerin efsanesi ünlü “Heyamola” şarkısının mimarlarından Coşkun Demir çıkıyor. Yandaki odada siyah beyaz plakları duvarda olan efsaneleri kanlı canlı karşınızda görünce “plak tutkusunu” derinden hissediyorsunuz. Gidip onlara “dokunuyorum”. Benim gibi 70’leri ucundan köşesinden yakalamış biri için bu çok önemli bir an aslında. İleryen günlerde onları sürekli burada görecek olmak beni çok sevindiriyor.
HER SANTİMETREKARESİNDE BİNLERCE ANI YATIYOR…
Bürge Terlan’ın piyanosunun jazz ezgileriyle şenlenen açılışta, eskinin her tonunu hissederek günü sonlandırıyorum. Her santimetrekaresinde binlerce anı olan Mazi Plak Cafe’den çıkarken, aklımda yine Ferdi Özbeğen’in şarkısı var; “Gözümde canlanır koskoca mazi, sevgilim nerede ben neredeyim” Gözümde iki nemli yaş, aklımda eski Kadıköy anıları, Moda’nın yalnız kalabalıklarında kayboluyorum…