Kadıköy Life Dergisi’nin özel çekimlerinde objektiflere öyle kareler yansıdı ki; “Biz bu gidişle ne yapacağız” dememek imkansız! İnşaat yıkımlarında çoğu kez göstermelik sulama çalışmaları ve yetersizlik nedeniyle şehir toza ve kirliliğe, kansere kadar götüren ciddi riske boğuluyor. Bazı binalar, iş makineleri ile en üst kattan aşağı doğru yıkılıyor, sulamasız! Aşağıda göz görmeyince gönül katlanıyor ancak, gökten ölüme kadar götürebilecek “kanser riski” yağıyor! Üstelik talihsizlik halinde şimdi değil, 20 yıl sonra bile hastalığınız ortaya çıkabilir! Korkunç gerçekler için haberimizin tamamını okumanızda büyük yarar var!

Kadıköy, Türkiye’de kentsel dönüşümün en stresli ve yoğun yaşandığı eski yerleşim birimlerinden… Ne yazık ki ülkemizde birçok alanda olduğu gibi kentsel dönüşümde de bazı çalışmalar sembolik. Sokak aralarında yerden yapılan yıkımlarda sulama yapılmadığında vatandaşlardan şikayet gelmez ya da dikkatlerden kaçarsa, günlerce şehrin dört bir yanı toza boğuluyor. Ancak apartmanlarda üstten aşağı yıkımlarda tozu engellemek için sulama yapılmıyor. Yüksek katlardan aşağı süzülen her toz tanesi ise, bu havayı soluyanları ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya getirebilecek potansiyel taşıyor.

ŞİMDİ İYİ OLABİLİRSİNİZ, 20-30 YIL SONRA ANİDEN RAHATSIZLANABİLİRSİNİZ!

Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açıyor. Asbest lifleri havayla alındığında, bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikiyor. Bunların üst solunum yollarının yukarı bölümlerinde kalan bir bölümü, boğazdaki mukus tabakasıyla birlikte balgamla atılıyor ya da yutuluyor. Ancak bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar inerek vücuttan hiçbir zaman çıkmayabiliyor. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl arası bir süre geçmesi gerekebiliyor.

TOZLA GELEN ASBEST KANSER YAPIYOR, BOĞAZ ENFEKSİYONLARI KOL GEZİYOR…

Asbestin (öldürücü toz) Kadıköy’de birçok ev ve apartmanda, çatı yapımlarında ve çeşitli inşaat çalışmalarında kullanıldığı biliniyor. Birçok kuruluş tarafından asbestli yapıların gerek yıkım sürecinde, gerekse de şehirden atılmasına kadar çeşitli aşamalarında ortaya çıkardığı riski minimize etmek için çalışmalar yapılsa da, bunun sahada uygulanırlılığı konusunda vatandaşların kafası hayli karışık. Çoğu kez temiz sandığımız havada bile toz zerreleri, partiküller geziyor. İnşaatlardan çıkan tozların kapı ve penceremizden evlere girmesi ise son derece kolay ve doğal. Bir anlamda evlerimizde soluduğumuz havanın bile riskli olma ihtimali yüksek.

İKİ ÇOCUĞUNDA DA ASTIM BAŞLANGICI GÖRÜLEN BABA, KADIKÖY LIFE’A KONUŞTU…

Feneryolu sakini genç mühendis Baran Öneren, Bağdat Caddesi’nde Kadıköy Life Dergisi’ne açıklamalarda bulundu: “En büyük şikayetim, yeterli denetim yapılmaması. Sanki herkes istediğini yapmaya izni varmış gibi davranabiliyor. Herhangi bir sokağa giriyorsunuz, ‘Bu sokağı kapattık’ diyorlar. İki çimento mikseri, hafriyat kamyonları park etmiş, arabayla ya da yaya olarak geçmek imkansız. Bir de kurallara uymayan yetkililer olunca daha da çekilmez hal alıyor. Kamyonlar, sefer başına ücret kazandığı için olabildiğince kuralsız davranıyor. Kaldırımların kaldırımlığı bile kalmadı. Bebek arabası ile hareket etmekte zorluk yaşıyoruz, çoğu kez mecburen yoldan gitmek zorunda kalıyoruz o bölgeyi aşmak için.

KENDİMİZİ ARAZİDE GİDİYORMUŞ GİBİ HİSSEDİYORUZ…

Yine yollarda inşaatlar için bir kazı çalışması yapıldığında 1-2 ay boyunca kapatılmıyor, asfaltlanmıyor, ne kadar rahat ve kolay! Kendimizi metropolde değil de sürekli arazide gidiyormuş gibi hissediyoruz. Artık büyük bir şantiyenin içerisinde yaşıyoruz. Zaten bina yıkımları sırasında sulamalar da yeterli değil, yapılıyorsa da sırf ‘Belediye istiyor’ diye sembolik, yetersiz. Neredeyse bütün çocuklarda astım başlangıcı var ya da boğaz enfeksiyonları. 40-50 yıllık binalarda yıkım tozlarıyla birlikte fare zehirlerinden tutunda aklınıza gelebilecek her türlü mikrop, soluduğumuz havaya karışıyor. Soluduğumuzda ciğerlerimize, yağmur ve terimizle de cildimize yapışıyor. Bazen gözlerimiz yanıyor tozdan. Çocuklarımız aksırıyor, tıksırıyor sürekli. İki çocuğumda da astım başlangıcı görüldü. İş yapılsın karşı değiliz ama bazı kurallar doğru uygulanmalı ve uygulanmazsa da ciddi yaptırımı olmalı, caydırıcılığı bulunmalı. Kentsel dönüşüm mecburi ancak, yöntemi bu olmamalı. Bu gidişle bu dönüşüm bitmeyecek galiba, 20 yıl sürer. Sonra da bugün yapılan binalar eskimiş olur ve yine sil baştan…”

ASBEST NEDİR VE KORKUNÇ ETKİLERİ NELERE SEBEP OLUR?

Doç. Dr. Gürkan Emre Gürcanlı’nın hazırladığı raporun bir kısmında şu ayrıntılar yer alıyor: “Kentsel dönüşüm ile 20 yıllık bir süreci kapsayan ve 7 milyon binanın elden geçirileceği, 400 milyar dolarlık olduğu belirtilen bir yıkım süreci Türkiye’yi beklemektedir. Bu sürecin tüm toplumsal boyutlarının tartışılması gerekmekte. Yıkımlar sırasında işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevresel riskler de ayrı bir başlık olarak tartışılmayı hak etmektedir. Yıkımlar ve yıkım sonrası ortaya çıkan yıkıntıların kaldırılması, depolanması konusu ülkemizde net bir şekilde tanımlanmamış bir alan olup, söz konusu süreç büyük riskler barındırmaktadır. Bu risklerden birisi olan binaların hemen hemen pek çok kısmında bulunan asbest ise, toplum sağlığı açısından büyük bir risk arz etmektedir.

Asbest; lifli, yumuşak, ateşte niteliği değişmeyen, zayıf ısıl ve elektriksel özgül iletkenlik, mikroorganizmalara direnç gibi özelliklere sahip madensel bir maddedir. Asbestin bu doğal özellikleri, onu ideal bir yalıtım maddesi yapmaktadır. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), her yıl dünyada kanser yapıcı maddeleri düzenli olarak özelliklerine göre gruplara ayırır. Ajansın kanserojen maddeler listesinde asbest maddesi, ‘kesin kanserojen’ tanımlanması ile 1. grupta sınıflandırılmıştır.

Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar.  Asbest lifleri havayla alındığında, bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Bunların üst solunum yollarının yukarı bölümlerinde kalan bir bölümü, boğazdaki mukus tabakasıyla birlikte balgamla atılır veya yutulur. Ancak bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar iner ve vücuttan hiçbir zaman çıkmayabilir. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl arası bir süre geçmesi gerekir. Asbestin neden olduğu hastalıklar şunlardır:

– Asbestoz: İlk olarak tersane işlerinde çalışanlarda tespit edilen asbestoz, asbest liflerini çözmeye çalışan vücut tarafından üretilen asidin akciğer zarında oluşturduğu yaralardır. Bu hastalığın kendini göstermesi 10-20 yılı bulmaktadır.

– Mezotelyoma: Asbestin yol açtığı en önemli hastalık, akciğer zarı ve karın zarı kanseri, yani mezotelyomadır. Batı ülkelerinde yılda her bir milyon kişinin 1-2’sinde saptanan mezotelyoma, ülkemizde yılda en az 500 kişide görülmektedir. Mezotelyomaya ait en sık rastlanan yakınmalar, ağrı ve ilerleyici nefes darlığıdır. Akciğer röntgeni ve tomografide tipik bulgular saptanabilirse de, kesin tanı için başvurulan standart yöntem akciğer zarı biyopsisidir. Mezotelyoma, erken dönemde tanınıp uygun cerrahi girişim uygulanamadığında, ilaç ya da ışın tedavisine iyi cevap vermeyen ve hastayı kısa zamanda ölüme götüren bir hastalıktır.

– Kanser: Asbest, akciğer, gırtlak ve sindirim sistemi kanserlerine yol açmaktadır.

– Akciğer zarı (pleura) kalınlaşması

ÜÇ BİNDEN FAZLA KULLANIM ALANI MEVCUT…

20. yüzyıl başlarından itibaren yaygın bir şekilde endüstride kullanılan asbestin üç binden fazla kullanım alanı bulunmaktadır. Genel olarak bulunduğu yapı malzemeleri ise şu şekilde sıralanabilir:

– Bazı tavan kaplamalarında,

– Isı ve yangın yalıtımı için kullanılan izolasyon malzemeleri ve panellerinde,

– Kazanlarda ve borularda kullanılan ısı yalıtım malzemelerinde,

– Çelik yapıların yangına karşı korunması için kullanılan malzemelerde,

– Elektrikli araçların yalıtımında kullanılan bazı kağıt çeşitlerinde,

– Bitümlü çatı kaplama malzemelerinde,

– Vinil veya thermoplastik zemin döşemelerinde,

– Asbestli çimento ürünleri  olarak oluklu çatı kaplamaları ve  duvar kaplamalarında,

– Tekstil sektöründe kullanılan bazı iplik türlerinde.

Bu sayılanlar genel olarak asbest içeren malzemelerdir, ancak daha pek çok malzemede bulunabileceği göz ardı edilmemelidir. Asbestin bulunmadığı birkaç malzeme arasında cam, katı ahşap kapılar, taş ve tuğlalar sayılabilir. Bazı tadilat ve  inşaat işlerinde içinde asbest ihtiva edildiğinden  şüphelenilen  malzemeler bilinçsizce kırılıp, parçalanıp, hasar verilerek içeriği incelenmeye çalışılmaktadır. Bu asla yapılmamalıdır. Bu işlem, asbest analizi yapmak için eğitilmiş gerekli sertifika ve yetkiye sahip  uzmanlara gereksinim vardır. Yıkım sırasında ortaya çıkacak ve havada asılı kalacak liflerin insan sağlığı açısından çok büyük riskleri bulunmaktadır.

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın