Yaşamak, yaşamdan bir tat almak ne güzel.. Paylaşmak, empati yapmak, iyi insan ilişkileri kurmak, bulunduğun toplum içinde birey olarak sorumluluklarını yerine getirmek, yardımlaşmak, sevmek… "Ben", "Benim" demeyip; "Biz", "Bizim" demek ne güzel…

Kentin herhangi bir semtinde bir binada oturmak, o coğrafi sınırlar içinde bulunmak mıdır kentli olmak; yoksa o kenti duyumsamak, dokusu içinde yer almak ve sorumluluk bilinciyle davranmak mıdır? Önce yaşadığı toplumun ve kentin, semtin yalnızca kendilerine ait olmadığını; bu arada saygı, nezaket kuralları ile toplum kurallarına ve yasaların kurallarına uymanın bilinciyle hareket etmeleri gerektiğinin bilincinde olmalı bazıları.

FAZLA SÖZE GEREK YOK…

İstediği yere tükürenler, sabahın ilk ışıklarıyla servis arabasının kornasına sonuna kadar basanlar, yüksek sesle müzik dinleyenler, kimseye sormadan ağaç kesenler, mahalle arasında hafriyat kamyonunu hızla sürenler… "Fazla söze gerek yok" denir ya, işte size Kadıköy’den objektifime takılanlar…

YAZIK!..

Okul servis giriş-çıkışı önüne park edenler, yaya geçidine park edenler… Yatılı okul, ya bir acil durum olsa? Bu örnekler o kadar çok ki… Yazık! Her şeyi "mal" zenginliği gören, eğitimden uzak bencil insanların arasında "kentli" olmaya çalışıyoruz. Bu rahatlığın nedeni de maalesef caydırıcı yaptırımların olmaması. Yasalar niçin var? Biri anlatsın bana… Ben anlatıyorum öğrencilerime inatla, ama dışarıda yaşam maalesef farklı. Birileri mahcup ediyor beni. Soruyorum şimdi: "Ben derslerde ne anlatayım?"

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın