Kadıköy’den “Altın Boynuz”a yolculuk…

Yazar:

Boş bir zaman dilimi  bulup, Kadıköy İskelesi’nden Haliç’e bir yolculuğa çıkıyoruz. Zaman zaman yaptığımız kısa yolculuklara bir yenisi daha eklenmiş oluyor. Ve oradaki tarihi bir mekan ile ilgili notlarımızla dönüyoruz yine Khalkedon’a…

İstanbul’da Edirnekapı ve Eğrikapı arasında, surların yanında bulunan Tekfur Sarayı’nın ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Çocukluğumun geçtiği Haliç kıyıları (Kaynak: Ben Haliç – Nusret Karaca / Heyamola Yayınları), bir eğitimci yazar olarak bende iz bırakmıştır. İşte bu kıyılarda sürer hala tarih ve edebiyat yolculuğum… Şimdiki durak, surlarının dibinde futbol oynadığım Tekfur Sarayı…

Kaynaklardan bir bölümü, 10. yy’da Bizans İmparatoru Porfirogenetos tarafından inşa ettirildiği ve yapının aslında mevcut diğer sarayın eki (ilâvesi) olduğunu yazar. Bazı kaynaklarda ise 13 ve 14. yy’larda BLAKHERNAI Sarayı’nın bir uzantısı olduğunu yazar. Önünde küçük bir avlu bulunur. Renkli cephe, taş ve tuğla sıraları ile dekorludur. Pencere üstlerinde süs kemerleri sıralıdır.

Saray, İstanbul’un Fethi’nden sonra bir süre harabe olarak kalmış, 17. yy sonlarında burada bir hayvanat bahçesi kurulmuş. 16. yy’da İstanbul’a gelen John Sanderson’un anlattığına göre; kente kendisinden 40 yıl önce gelen BUSCBECG, zürafayı görmek için hayvanat bahçesine gitmiş. Zürafanın birkaç gün önce öldüğünü duyunca, Avrupa’da hiç görmediği bu hayvanı görmek için mezarını kazdırıp merakını gidermek istemiştir.

18. yy’da seramik imalathanesi olarak kullanılan mekan, 19. yy’da ise şişe ve cam imalâthanesine dönüştürülmüştür. Ünlü kaşıkçı elması da buradaki çöplükte bulunmuştur. Bugün belediyece çevresi düzenlenmiş olan yapıda tarihi kazılar sürdürülmektedir.



k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın