Hasan Sağlam bakanlığında, hem de 12 Eylül dönemi yönetiminin egemen olduğu yıllarda öğretmenevleri düzenlendi, geliştirildi ve sayıları çoğaltıldı. Geleceğimizin güvencesi gençlerimizi hayata hazırlayan ve dışarıdan bakınca pek anlaşılamayan zorluklarla dolu, ama bir o kadar da anlamlı mesleğin temsilcilerine arada bir övgü sözleri ne kadar gerçekçi acaba, ne kadar inandırıcı?

Öğretmenevleri dinlenme, soluk alma ve konaklama mekanları olduğu kadar birer de kültür evi aslında. Oralarda kitap ve imza günleri, dinletiler, sergiler, söyleşiler içinde yer alan bir eğitimci-yazar olarak buna en yakın tanığım. Son yıllarda bu işlevleri ortadan kayboluyor, sayıları azalıyor, belki de ticari bakış açısı nedeniyle özel bir statü alacaklar. Kapatılanlar ise ayrı konu…

Şimdilerde daha önceleri kaldığımız Datça Öğretmenevi’nin yerinde bir otopark olduğu ve çevresinde de incik boncuk stantları kurulduğu bilgisini verdi Datçalı bir eğitimci arkadaşım. Eski dinlenme tesislerinin de fotoğraflarını paylaştı. "Olamaz böyle bir şey" diye haykırmak geldi içimden, fakat alıştık. Olağan…

Dinlenme tesislerini önce Turizm Bakanlığı işletecekmiş, ancak daha sonra Vakıflar devreye girmiş, Vali devreye girmiş ve iki yıl daha eğitimcilere hizmet vermiş. Ardından depremzedeler, Suriyeli göçmenler, bakımsızlık ve sonuç…

Fotoğraflar çok şey anlatır, bazıları da masal. Uyutabilirsen… Ben de bir şarkı söyleyeyim bari bunun üzerine: "Öğretmenim, canım benim, canım benim…" Siz de katılır mısınız? Yoksa masallar daha mı inandırıcı artık, gerçekler yerine…

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın