Pandemi günlerinde Kadıköy söyleşileri; Muhsin Durucan

Yazar: Nusret Karaca

“Bir yanım Golden Horn, bir yanım Khalkedon” derim hep. İstanbul’un tarihi semtlerinin bulunduğu birçok anı biriktirdiğim Haliç kıyılarından Kadıköy İskelesi’ne ayak bastığım günü anımsıyorum. Bana birçok dost kazandıran, edebiyat dünyası içinde de kendine göre bir yer ayıran Kadıköy ve buradaki kültür-sanat etkinlikleri… İşte bu kez yapıtları, eğitimci kimliği ve kendine özgü dili ile sevgili Muhsin Durucan ‘ı taşımak istedim o günlerden bugüne sayfalarımıza…

Muhsin öğretmenim, önce Kadıköy… Sanatsal ve kültürel etkinliklerdeki yeri?

Kadıköy’ün sadece İstanbul değil, Türkiye’de kültür-sanat alanında belirgin yeri ve önemi vardır. Bu amaçla hizmet sunan mekânları ve yayınları yadsınamaz. Pandemi döneminden önce Kadıköy’de şiir günlerine, edebiyat günlerine, konferanslara ve değişik etkinliklere katıldığımız oldu. Şimdilerde evlerimizde tutukluyuz.

Meslek yaşamınız ve müfettişlik döneminiz?

Kırk yıllık meslek yaşamımın yirmi yılı Mersin, Tekirdağ, Edirne ve İstanbul illerinde müfettişlik yaparak geçti. Müfettişlik, zor bir görevdir. Hakça görev yapmak isterseniz, karşınızda engelleri ve çelmeleri bulursunuz. Suya sabuna dokunmazsanız, başınız ağrımaz. Değerlendirmede kimseyi mutlu edemezsiniz. Oysa teftiş, her kurumda gereklidir. Denetim, başarıyı ve kaliteyi artırır. Teftiş edilmeyen kurumlarımızın durumları şimdilerde bellidir. (Öncesindeki yirmi yılım; ilkokul öğretmenliği, okul müdürlüğü, halk eğitimi merkezi müdürlüğü, halk eğitim başkanlığı, ortaokul Türkçe öğretmenliği ve Anadolu lisesi müdürlüğü, ardından lise Türk dili ve edebiyatı öğretmenliğini içerir.)

Duruncanca Duygular? Siz “Canca Şiirler” diyorsunuz…

Evet, bunlar şiir kitaplarımın adları… Duygudan ve şiirden söz etmişken, şiir kitaplarımın baskı yıllarıyla adlarını da verebilirim: Bir Tutam Şiir (1970), Bir Heybenin İki Gözü (1975), Umut Türküsü (1976), Söz Kaynağı Anadolu (1979), Canca Şiirler (1997), Durucanca Duygular (2004), Sevdanın Gözü (2012), Haykırış (2014).

Çocuk ve edebiyat?

Bu alana yönelik; Bir Tutam Şiir (1970), Umut Türküsü (1976), Canca Şiirler (1997), Haykırış (2014) adlı şiir kitaplarımı örnek gösterebilirim. Eğitim ve Mutluluk (1991-1992–1998–2013–2014-2017), Anma ve Kutlama Günleri (2000), Özel Günler (2014), Görüntülü Öyküler (2015-2017) adlı kitaplarımı da çocuk yazınına örnek gösterebilirim. Farkında olarak ya da olmayarak şiirde Yunus Emre, Cahit Külebi ve Ali Dilki; nesirde Yaşar Kemal, Ümit Kaftancıoğlu ve Muzaffer İzgü, etkilendiğim usta yazarlarımız oldu.

Eğitim kurumlarında kültürel ve sanatsal etkinliklerin önemi? Okullarda imza günleri ve söyleşilere katıldınız…

Elbette eğitim kurumlarında kültürel ve sanatsal etkinliklerin önemi yadsınamaz. Shelley’in bu konudaki özgün özdeyişi düşüncemize ışık olur kanısındayım: “Toplumu törenler, bireyi müzik eğitir.” Geçmiş yıllarda okullarımızda söyleşi ve imza günleri gerçekleştirdiğimiz oldu. İlçe milli eğitim müdürleri ve okul müdürlerinin yanı sıra öğretmenler de ilgi gösterirlerse çok yararlı bir çalışmadır. Ne var ki son üç yılda amacından çıktı. Adı geçen yöneticiler, yanlış davranış sergilediler. Oysa “Oku!” emri, tanrı emridir. Okumanın ve kitabın önemini anlamaktan uzaklaştılar.

Kendinizi edebiyat ve eğitim dünyası içinde nerede görüyorsunuz?

Karınca kararında yazınımızın her alanında eserler veren ve 18 adet kitap yayımlayan bir eğitimciyim. Sadece “Anma ve Kutlama Günleri (2000)” adlı renkli, büyük boy ve hacimli kitabımı Ders Kitapları AŞ yayımladı. O yıllarda çok sayıda satışı gerçekleşti. Yetkiliyle konuştuğumuz doğrultudaki hakkımı da alamadım. Bu alanın neresinde görünmem, karşıdan bakışla orantılıdır. Küçük illerde ön planda görünürsünüz, koca kentte durum böyle olmaz. Denizde kum örneği kaybolursunuz. Bu görünme biraz da çevreyle ilgilidir. Arkanızda kimi desteklerin olması gerekir. Buradan “Devinimle bir yazar nasıl ünlü olur?” sorusu üzerinde durmaya çalışırsak, şunları söyleyebilirim:

1- İyi bir okur ve araştırmacı olma,
2- Var olan yetenek çerçevesinde düzenli yazma,
3- İyi bir dinleyici olma ve gezme alışkanlığı edinme,
4- Fırsat yaratma, olanak ve destek olması (kimi güçlerin desteği)
5- Reklam ya da tanıtım (YouTube, Instagram, internet ortamı v.b. yanı sıra yayıncıların ya da birilerinin yazarı tanıtması).

Bunlardan son ikisini her yazar bulamaz. Özellikle yapıtı kazanç getiren yazarlara nasip olur diyebilirim.

Şiir, öykü, roman, vb. dallardaki yarışımlar? Düşüncenizi paylaşırsanız…

Yazınımızın bu dallarında geçmişte yarışmalara katıldığım oldu. Şiir dalında Türkiye Birinciliği ödülü aldım! (“Birlik” başlıklı şiirimle Ankara Başkent Gazetesi Geleneksel Şiir Yarışması Birincilik Ödülü [1977-78]) Düzyazı (makale-öykü) dallarnda da derecelerim var. Son yıllarda her şeyde bozulma olduğu gibi değerlendirmelerde de olumsuzluklar gözlerden kaçmadı. Bunu sezinlediğim için yarışmalara katılmıyorum.

Eğitimci ve öğretmen kavramları farklı mı?

Elbette farklıdır. Öğretmen, gösterendir. Eğitim, uygulamaya koyma işlevidir. Onun için eğitim ve öğretim denmesine karşıyım. Öğretim ve eğitim sözcüklerinin bu sıralamada kullanılması gerçekçi olur.

Yeni projeler? Siz boş durmazsınız.

Evet, geçmiş yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’nde 30 kadar köşe yazım yayımlandı. Yazma uğraşımı sürdürüyorum. İnternet ortamında, kimi dergilerde ve yazılı basında köşe yazılarım yer almakta. Yazmak, insanı mutlu kılmaktadır. Herhangi bir yayınevi yaklaşımda bulunsa, en azından üç kitaplık yazım hazır. Ne var ki günümüzde tanınmış birkaç yazar dışında başkalarının kitapları okunmuyor ve satışları da olmuyor.
Şunu da belirtmeden geçmeyeceğim; on sekiz kitabımı kendi kişisel çabamla okurlarıma ulaştırabildim. Sadece “Anma ve Kutlama Günleri” yayınevine aittir. Bunlardan birkaç baskı yapanlar da oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, kitaplarımdan belli sayıda satın alarak il halk kütüphanelerine gönderdi. Oralarda on kadarı kayıtlıdır. Belli yıllarda fuarlara katıldığım da oldu. Daha çok okullarda okumak isteyen öğrencilerimize ulaştı.

Pandemi döneminde yeni bir şeyler birikmiştir sanırım edebiyat dünyası için?

Yazmak, insanı ince düşünceli yapar ve mutlu kılar. En azından üç kitaplık yazım birikti diyebilirim. Şimdilerde antoloji.com, Edebiyat Defteri, Milliyet Blog, Türkiye Yazar Portalı, Tekirdağ Yeni İnan Gazetesi, Bodrum Gündem gibi yayın organlarında yazıyorum.

Muhsin Durucan

Muhsin Durucan kimdir?

Muhsin Durucan benim! Özgeçmişimden bir bölümü aktarayım: Şair ve yazar. 23 Nisan 1948, Hacıbektaş / Nevşehir doğumlu. Aşağıbarak Köyü İlkokulu, Hacıbektaş Ortaokulu, Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu, Buca Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Anadolu Üniversitesi’nde lisans tamamlama programını bitirdi. İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü Müfettişlik Kursu’nu tamamladı. Ağrı, Kırşehir, Isparta illerinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Mersin, Tekirdağ, Edirne ve İstanbul illerimizde Milli Eğitim Müfettişliği görevlerinde bulundu. Emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti.

Türkiye Yazarlar Sendikası ve BESAM üyesidir. Şiir ve yazıları; Türk Folklor Araştırmaları, Yelken, Karınca, Halk Eğitimi (kurucusu, 12 sayı 1978-1980), Bahçe, Yeni Adam, Kemalist Ülkü, Gülpınar, Sümerbank, Varlık, Ana, Kızılay, Öğretmen Dünyası, Ajans Türk, Çağdaş Eğitim, İçel Kültürü, Tarla, Beşparmak, Eflatun, Ozan, İlkyaz, Çağrı, Çağdaş Türk Dili, Kiraz, Türk Dili, Güneyde Kültür, Oluşum, Anahtar, İdarecinin Sesi, Yeni Defne, Simav Anadolu, Ozan Ağacı, Fethiye gibi dergilerde ve seçkilerde (antoloji-güldeste), değişik konu ve türde yazıları yer aldı.

Cumhuriyet Gazetesi, Bizim Gazete, Milliyet Blog, Yazar Portal ve Antoloji.Com olmak üzere ulusal ve yerel basında, kimi sanat eki veren gazetelerde köşe yazıları yayımlandı ve yayımlanmakta. Değişik internet medyasında da köşe yazarlığını sürdürmekte. “Birlik” şiiriyle Başkent Gazetesi Geleneksel Şiir Yarışması Birincilik Ödülü (1977-78), MEB Aylıkla Ödüllendirme (1999), SİMAV 7. Şairler Şöleni Onur Ödülü (2002) aldı. Şiirleri antoloji.com’da mevcut.

Bugün bana zaman ayırdınız Muhsin Durucan, teşekkür ediyorum. Nice etkinliklerde buluşmayı umarak…

Sağ olasınız uğraştaşım Sn. Karaca! Çalışma ve çabalarınızı alkışlıyorum ve esenlikler diliyorum.


Bugün, 18 Nisan 2021 Pazar… Feneryolu, pandemi kısıtlaması… Evdeyim, balkonda… İlkbaharın güzel bir günü eğitim ve edebiyat dünyasının önemli adlarından Muhsin Durucan söyleşisi için değerlendirdim zamanı. Güneş yüzüme yüzüme vuruyor. Hafif esen rüzgârla kucaklaşıyorum adeta. Gün öylesine aydınlık ki böyle dostlarla. İyi ki bir yanım Haliç, bir yanım Kadıköy… Beni besleyen damarlar oraları. Yaşanmışlıklar onu gösteriyor. Ve iyi ki oralardan beslenmişim!

Muhsin Durucan
k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın