Rahim ağzı kanserinden korunmada HPV aşıları…

Yazar:

Son yıllarada teşhis imkânlarının fazlalaşması, tarama testlerinin önemi ve toplumun bilinçlenmesi ile hastalıklar daha hızlı ve erken teşhis edilebilmekte, dolayısıyla tedavi başarısı da artmaktadır.

Dünyada her yıl 500 bin kadında görülen ve 270 bininin ölümüne neden olan rahim ağzı kanserinin, kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türü olması, erken teşhis için periyodik taramaların (pap smear vb.) yaptırılması ve erken yaşta aşı uygulamasının önemi oldukça fazladır.
 
HPV tipleri
 
Cinsel yaşamın başlaması ve ilişkiye girilen partner sayısının artmasıyla birlikte, cinsel yolla bulaşan HPV’nin (Human Papiloma Virüs) yol açtığı genital enfeksiyonlar, rahim ağzı kanser riski taşımaktadır.
 
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her 10 kişiden birinde HPV vardır. HPV’nin yüzden fazla tipi mevcuttur. Bu virüs tiplerinin 40’tan fazlası rahim ağzı, vajen ve dış genital organlarda enfeksiyona yol açar. Kanserojen etkili yaklaşık 30 HPV tipi vardır. Kanserojen HPV türleri inatçıdır ve sürekli tekrarlayarak rahim ağzı kanserine yol açmaktadır.
 
Siğiller şeklinde kendini gösteren HPV enfeksiyonunun çoğu kanserojen değildir. Hiç belirti vermeden ya da hafif klinik belirtilerle ortaya çıkmakta, enfeksiyonlu genital bölgeyle deri teması olduğunda HPV bulaşmaktadır.
 
Siğiller, birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar değişen boyutta ve et renginde, sert ve dışa doğru büyümüş et beni şeklinde kendini göstermekte, tek tek ya da birleşerek gruplar halinde bulunmaktadır.
 
Erkeklerde penis ve etrafında, anüs ve etrafında, eşcinsel ilişkiye girenlerde daha yoğun olarak görülür. Kadınlarda ise; vajen girişiyle anüs arasında, dış genital organlarda, klitoriste, perine, vajina, anüs ve rahim ağzında görülür. Hastaların dörtte birinde belirti yoktur. Sık görülen şikâyetler kaşınma, ağrı ve hassasiyettir. Vakaların yüzde 10-20’si, 3-4 ayda tedavisiz geçebilmektedir.
 
Bu belirtilere dikkat!
 
İnatçı HPV enfeksiyonunun erken dönemlerinde herhangi bir bulgu görülmediğinden, rahim ağzı kanseri ileri evreye kadar teşhis edilemeyebilir. Adet kanaması dışındaki anormal vajinal kanlı akıntılar ve cinsel ilişki sonrası vajinal kanama, serviks kanserinin belirtisi olabilir. Anogenital siğil olanlar ile cinsel ilişkiye girenlerin üçte ikisi HPV enfeksiyonuna maruz kalmaktadır. Anne adaylarının doğumu sırasında bebeğe bulaşma ihtimali çok düşük olan bu hastalığın, çocuklarda genital siğiller şeklinde kendini göstermesi durumunda cinsel istismar olasılığına dikkat edilmelidir.
 
25-30 yaş arasında daha sık görülüyor…
 
Cinsel yönden aktif kadınların yüzde 50’sinden fazlası en az bir tip genital HPV ile enfekte olmuştur. Bunların da yaklaşık yüzde 15’i halen sürmekte olan servikal HPV enfeksiyonudur. Ve bunun da yüzde 50-75’i, yüksek riskli kanserojen HPV’dir. Birçok araştırmada 25-30 yaş aralığındaki kadınlarda hastalığa daha sık rastlanmaktadır. Bazı ülkelerde menopoz sonrası dönemde de ikinci bir yükseliş ortaya çıkmaktadır. HPV’li kadınların yüzde 50 ila 70’i, hastalığı eşlerine de bulaştırmaktadır.
 
Düzenli taramalarla risk yüzde 80 azalıyor…
 
Bu hastalıkla ilgili teşhis koyma yöntemleri; sürüntü alınması (pap smear), biyopsi, kolposkopik muayene, HPV-DNA tiplemesi yapılması şeklinde sıralanabilir. Sürüntü alınması ve HPV-DNA tiplemesi yapılması, hastalığın teşhis ve risk tablosunu ortaya çıkarmada ve tedavi yöntemlerini belirlemede önemli rol oynamaktadır.
 
Rahim ağzı kanserinin gelişme riski, düzenli olarak yapılan taramalarda yüzde 80 oranında azalmaktadır. Ancak tarama, kanser nedeni olan inatçı kanserojen HPV enfeksiyonunu önleyemez. Ayrıca, taramanın kanser gelişimini önlediğine dair kanıt da yoktur. Tedavi sonrası kaybolan siğiller tekrar ortaya çıkabilmektedir. Tedavi seçenekleri arasında krioterapi (dondurma), padofilin, leep-elektrocerrahi, lazer ve cerrahi yöntemleri yer almaktadır.
 
Tedavilerin yetersiz kaldığı bir hastalık türü olan rahim ağzı kanserinde, önleme ve korunma yöntemleri ön plana çıkmaktadır. İlk olarak yapılması gereken şey, bir kısım kanserojen HPV enfeksiyonunu önleyen proflaktik aşıdır. İkinci önlem ise, taramayla hastalığın belirlenmesi ve en uygun tedavi / takip çalışmasının yapılmasıdır. En iyi korunma yöntemi ise, enfekte dokularla doğrudan temas edilmemesidir. Bunun için prezervatif kullanmak etkili bir yöntemdir, ama tamamen koruyucu değildir.
 
 Aşılar…
 
2007 yılında ülkemizde ruhsat alan aşı, genital bölgedeki siğillerin yüzde 90’ına neden olan HPV 6 ve 11 tipleri ile rahim ağzı kanserlerinin yüzde 70’ine neden olan HPV 16 ve 18 tiplerine karşı geliştirilmiştir.
 
HPV 6, 11, 16 ve 18 tiplerine karşı geliştirilen adjuvanlı, kuadrıvalan aşıdır. Bu aşı, 9-26 yaş arasındaki kadınlara önerilmektedir. Aşının yaptırılacağı en uygun yaş ise, 11-12 yaşlarıdır. Cinsel hayatın başlamasından önce yaptırılması en idealdir. Ancak, cinsel açıdan aktif kadınlar da yararlanabilirler. Daha önce bir ya da birkaç HPV virüsü bulaşan kadınlar, henüz enfekte olmadıkları diğer HPV tiplerine karşı aşıyla kendilerini koruyabilirler. Aşı 0, 2 ve 6. aylarda toplam 3 kez yapılmaktadır.
 
2008’de geliştirilen ikinci aşı ise; bıvalan, adjuvanla (ASO4) güçlendirilmiş aşıdır. Rahim ağzı kanserinin en etkin nedeni olan HPV 16 ve 18 tiplerine karşı korumakla birlikte, yine kansere neden olan HPV 31 ve 45 tiplerine karşı da çapraz koruma sağlamaktadır. Bu sayede rahim ağzı kanserlerinin yüzde 80.3’ünün önlenebileceği öngörülmektedir. Bu ikinci aşı 0, 1 ve 6. aylarda 3 kez uygulanır. 10-25 yaş arası aşılama için uygun görülmekle birlikte, en ideali 10-14 yaş arasında yapılmasıdır.
 
Klinik çalışmalarda her iki aşı da, kadınlarda HPV tip 16/18’e bağlı servikal kanser ve ileri evre prekanseröz lezyonları önlemede yüksek etkinlik göstermiştir.
 
Jin. Op. Dr. Cemal DEMİR
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
 
 
 
 
 
k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın