Adalar’ın kültür ve sanat elçisi: Adalar Kültür Derneği

Yazar: Nihan Aydar

Sizleri Adalar’ın kültür ve sanat elçisi Adalar Kültür Derneği ile tanıştırmak istiyorum. Büyükada’da bulunan ve senelerdir başta Büyükada olmak üzere tüm Adalar’ın kültür ve sanat faaliyetlerinin merkezi olma görevini üstlenen Adalar Kültür Derneği; Adalar’ın en eski, en köklü ve varlığını senelerdir koruyan derneklerinden biri. Adalar Kültür Derneği’ni kurucusundan, çok değerli Özer Kangür’den öğrenelim.

Özer Kangür
Özer Kangür

Merhaba Özer Bey… Ada sakini olarak sizi tanımamak mümkün değil, fakat okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?

1964 yılında İstanbul’da doğdum. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nden mezun oldum. Mesleğim makine mühendisliği. Büyükada’ya 1968’de yazlıkçı olarak geldik. O tarihten bugüne yazın tamamen, kışın yarı yarıya Büyükada’da oturuyorum. Hayatımın en güzel zamanları Ada’da geçti. 1994’ten beri Adalar Kültür Derneği’nin yöneticisiyim. Derneğin kuruluşunda bulundum. O günden bu yana dernekle ilgili kültür ve sanat faaliyetleri yapıyoruz.

Gelelim Adalar Kültür Derneği’ne… Okurlarımıza Adalar Kültür Derneği’ni tanıtır mısınız? Bize derneğin kuruluş amacından ve sürecinden bahseder misiniz?

Adalar Kültür Derneği, 1994 yılında Adalar’ın kültür ve sanat hayatına katkıda bulunmak amacıyla kuruldu. Biz birkaç kişi, Adalar’da kültür ve sanat etkinliklerinin eksikliğini gençliğimizde hep hissetmiştik. Ada’da konserler, sergiler yapılsın diye hep bekledik. Bunlar çok nadir olurdu. Eskiden sinemalarımız vardı, onlar da çok azalmıştı, hatta çoğu kapanmıştı. Tüm bunları düşünerek bir dernek kuralım istedik. Derneği nasıl kuracağımızı da bilmiyorduk açıkçası. Yedi arkadaş bir araya geldik ve derneğimizi kurduk. Ondan sonra üye toplamaya başladık, yavaş yavaş çoğaldık.

Yerimiz yoktu. İlk kez 2000 yılında buraya, şimdiki yerimize geldik ve düşündüklerimizi artık daha fazla yapabilir, daha fazla etkinlik düzenleyebilir hâle geldik. 1994-2000 yılları arasında sadece yayınlar yaptık. Ada’da kültür ve sanat adına yapılacak o kadar çok şey vardı ki, bir yerden başlamamız gerekiyordu. Bizi de kimse tanımıyordu. O güne kadar yazılmış kitaplar belliydi. Çok önce yazılmış yabancı yayınlar ve Orhan Erdener’in 1963 senesinde yazdığı “İstanbul Adaları” vardı. Bunlara sonradan Pars Tuğlacı’nın iki ciltlik, yine “İstanbul Adaları” kitabı eklendi. Onun dışında Adalar’a ait pek bir şey yoktu. Oradan başlayalım dedik ve 2000 yılına kadar üç tane yayın yaptık. Sonra şimdiki yerimiz olan Çınar Meydanı’nda yer kiralayıp çalışmaya başlayınca önümüz açıldı. Burası tabii bir sivil toplum kuruluşu ve tamamen gönüllülük esasına göre çalışan bir dernek.

Adalar Kültür Derneği

Dernekte şimdiye dek ne gibi çalışmalar, etkinlikler oldu?

Burada yapılan faaliyetler, hepimizin önerileriyle kararlaştırılıp planlanıyor, bu şekilde yapılıyor. 2000’de bir arkadaş, “Burada sergi açalım” dedi ve sergiler başladı. Türk müziğine özel bir merakımız olduğu için 2001’de Türk Müziği Korosu kurduk. Sonrası peş peşe gelmeye başladı. 2001’de “Adalar Fotoğraf Yarışması” düzenlemeye başladık. Her sene bir tema belirliyorduk. Yarışmacılar o temaya göre fotoğraf çekip, yarışmaya katılıyorlardı ama temaların hepsi Adalar’la ilgiliydi. Bunu on bir sene devam ettirdik. Yine 2001’de Çınar Meydanı’nda kültür ve sanat etkinlikleri düzenlemeye başladık. Sergilere akşamları küçük konserler eklendi. 2004’e geldiğimizde artık bu etkinlikler programlı hâle geldi, yaz başında program yayınlamaya başladık. O dönemde internet kullanımı bu kadar yaygın değildi, kitapçık bastırıyorduk.

O zamanlar Adalar’da başka faaliyet yoktu. Faaliyetlerimiz ilgi gördü, ilgi gördükçe de büyüdü. Yazın yaptığımız kültür ve sanat programlarına insanlar çok alıştı. Her yaz başı programımızın çıkıp çıkmadığını sorarlar, programı alırlar ve bunların içinde ilgi alanlarına uygun olanları takip ederler. Etkinliklerimizi mümkün olduğu kadar standartlaştırmaya, yani aynı tarih ve saatlerde yapmaya çalışıyoruz. Sergilerimizi zaten haftalık yapıyoruz, sergiler cumartesi başlayıp cuma bitiyor. Konserlerimiz yaz akşamları her cumartesi ve pazar saat 21.30’da başlıyor. Programlar zaten önceden ilan ediliyor. Bize gelen sanatçılar hep gönüllü geldiler ve gelmeye devam ediyorlar. Ada’dan hoşlanıyorlar, Ada seyircisinin karşısında olmaktan zevk alıyorlar. Başkalarının ciddi paralar ödeyerek yaptırdığı konserleri biz bedava yaptırdık. Zaten seyirciler de etkinliklerden ücret ödemeden yararlanıyorlardı. Yani almıyorduk, vermiyorduk. Etkinlikler bu şekilde devam etti ve çeşitlendi. Bu arada yayınlarımızın da sayısı artmaya başladı. Konserler tabii ki çok ilgi görüyor ama diğer programlarımız da ilgi görüyor.

Çarşamba akşamları düzenlediğimiz ve “Çarşamba Sohbetleri” adını verdiğimiz, farklı farklı alanlardan ve konulardan seçilen, genellikle işin uzmanlarının yani hocaların katıldığı, seyircilerin de ilgi alanlarına göre geldiği sohbetlerimiz var. Geçen sene felsefe, edebiyat sohbetleri yapıldı. Salı, perşembe, cuma da “Bahçe Sineması” adında sinema programlarımız var. Filmler gösterilmeden önce mutlaka film hakkında söyleşi yapılıyor. Film bittikten sonra tekrar, bu kez filmle ilgili değerlendirmeler yapılıyor. Yani kuru kuruya film izlemek değil, bunun kültürüyle beraber program oluşturmuş oluyoruz. Bunun dışında hafta içi “Bahçede Müzik” adını verdiğimiz müzik programları yapıyoruz. Bazen klasik müzik, bazen caz, bazen Türk müziği oluyor. Bir ara “Bestekârlarımız” başlığı altında Türk müziği programları yaptık. Bir bestekâr seçtik; koromuzdan birkaç kişi ve bir iki sazla birlikte bestekârın bestelerinden oluşan bir program yapıyoruz. Programa katılanlar, hem bestekârla ilgili bilgi ediniyor hem de müzik dinlemiş oluyor. Yazın hafta içi gündüz saatlerinde “Atölye Çalışmaları” adı altında çeşitli derslerimiz oluyor. Bunlar resim, seramik, çini, amigurami bebek yapımı, yoga, dans, pilates gibi etkinliklerden oluşuyor.

Adalar Kültür Derneği

Sergilerimizin arasında “Adalı Ressamlar” sergimiz çok ilgi gören, artık gelenekselleşmiş bir sergi. Bunun içine Adalı çocuk ressamlarımızı da kattık. Resim atölyelerimizde eğitim almış çocuklar da bu sergiye katılmış ve resim hayatlarına başlamış oluyorlar. Sertifikaları veriliyor, afişlerde isimleri bulunuyor. Sergilerin açılışları ve törenleri hep yapılıyor. Yapılan her işin bir arka planı var. Yıl boyunca kültür gezilerimiz var. Bu geziler hem yurt içinde hem yurt dışında oluyor. Salgından önce senede beş gezi yapardık. Salgında bu gezileri ikiye düşürerek de olsa yaptık. 2004’te ilk defa “Adalar Kısa Film Yarışması” düzenledik. Filmlerin Adalar’da çekilmesini şart koşuyorduk. Bunlar kurmaca olabilir, belgesel olabilir, hatta animasyon bile olabilir ama mutlaka Adalar’la ilgili olmalıydı. Bu yarışmayı altı yıl üst üste düzenledik. 2005’te Ada Gazetesi’ni çıkarmaya başladık. Onu da yakın zamana kadar sürdürdük. İnternet yaygınlaşınca basılı gazeteyi bıraktık. İnternet üzerinden başkaları da yayın yaptığı için internet yayınını da gerekli görmedik. 2000’li yılların başlarında bu bir ihtiyaçtı, insanların doğru bilgiye ulaşması zor oluyordu. Ada Gazetesi ilgi gördü, abonelerimiz oldu. Gazeteyi on beş günde bir çıkardık, bu zamana da bağlı kaldık. Gazetenin içinde haberler, röportajlar, kültür ve sanat sayfası gibi bölümler vardı. Tamamen Ada’ya özgü, bütün haberlerin Ada’dan olduğu bir gazeteydi. Abonelerimizin çoğu da bu gazeteleri biriktirdi. Yazın yaptığımız, haziranda başlayıp, eylülün ilk haftası biten kültür ve sanat programlarının üstüne her sene yenilerini ekleyerek devam ettik.

Bulunduğumuz bina eski, yaklaşık 110 senelik. Sürekli bakıma ihtiyacı var. İlk geldiğimizde çok kötü durumdaydı. Zaman içinde içeriyi ve bahçeyi kullanılır hâle getirdik. Yayınlarımızın sayısı yirmi dörde ulaştı. Bunlar da özgün kitaplar, çünkü yazarları hatıralarının kendileriyle yok olmaması ve bunları insanlarla paylaşıp yazmaları gerektiğine ikna ettik. İyi kitaplar çıktı, onların düzeltilerini yaptık. Yine Adalar’a özgü eserler oldu. Bir külliyat oluşturuyoruz. Buna devam edebilirsek, Adalar’a ait birçok bilgi kaybolmamış ve ortaya çıkmış olacak. Geçmişten bugüne bağı kuracak bir köprü gerekiyor ve bu eserler bu köprüyü oluşturuyor. Buna dikkat ederek elimizden geleni yapıyoruz. 2013’te İstanbul Adaları Sempozyumu’nu yaptık. Daha evvel, 80’li yıllarda panel yapılmış ama sempozyum hiç yapılmamış. O sempozyuma Türkiye’nin her yerinden katılım oldu, birçok üniversiteden bildiriler geldi. Sempozyum dört gün sürdü. Birinci gün açılış oldu, akşamında da sempozyum konseri yaptık. Ondan sonraki günler, üç gün üst üste Anadolu Kulübü’nde bildiriler sunuldu. Sonrasında bu bildirilerin bir kısmını toplayarak kitap hâline getirdik ve yayımladık. Yayınlarımızı kütüphanelere gönderiyoruz, ilgiliyse üniversitelere gönderiyoruz. Bunları bir kültür hizmeti olarak görüyoruz, kâr amacı gütmüyoruz.

Adalar Kültür Derneği

2019’dan bu yana Büyükada Koşusu’nu yapıyoruz. Hiç spor yarışması yapmamıştık; onu da ele aldık, atletizme katkımız olsun istedik. Türkiye Atletizm Federasyonu’ndan izinler alınıyor, organizasyon yapılıyor. Çok zor bir iş aslında. Bu arada “Gece Koşusu” da yapmaya başladık. Geçen sene ilkini yaptık, bu sene ikincisini yapacağız. Bizim tarihlerimiz şöyle: Gündüz Koşusu mart ayının ikinci pazarı oluyor, ekim ayında da Gece Koşusu’nu yapıyoruz. Tüm bunlar çok önceden planlanıp hazırlanıyor. Son dakika bir şey yapamayız, çünkü imkânlarımız yok. Ancak zamana yayarak, zamanı iyi kullanarak, yavaş yavaş oturtuyoruz. Mesela şimdiden 2023’ün sergi programını hazırlıyoruz. Bütün sistemimiz böyle. Planlı davranmak zorundayız. Bu sayede kaliteli ve içimize sinen işler ortaya çıkarabiliyoruz. Çalıştıracak elemanımız yok, paramız yok ama sistemli çalışarak tüm bunları gerçekleştirebiliyoruz.

Adalar Kültür Derneği

Kuruluştan bugüne geçen yıllar arasında çevre faaliyetleri de yaptık. Esas amacımız kültür ve sanat, fakat çevre faaliyetlerimiz de oldu. Büyükada’da yaklaşık yedi sene aralıklı olarak ağaçlandırma çalışmaları yaptık. Çalışmayı ilan ettik, katılımcılarla birlikte yetkililerin belirleyip bize gösterdikleri yerlere genellikle fıstık çamı, bazen zeytin fidanı diktik. Daha da ilginç olarak 2003 yılında “Çam Kese Böceğine Karşı Calosoma Cycophantanın Kullanılması” adlı bir proje yürüttük. O tarihlerde ağaçlarda bozulmalar olmaya başladı. Bu durum televizyonlara çıktı, gazetelerde yer aldı. Biz de ne yapabiliriz diye araştırdık. Çam kese böceğinin bu ağaçlara zarar verdiğini öğrendik. İşe yaramayan, zarar veren yöntemler yerine işe yarayan, zararsız çözümler düşündük ve sonunda Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde Mehmet Kanat isimli bir hocaya ulaştık. Hocamız, “calosoma cycophanta” adlı bir böceğin bu zararlıyı yediğini ama çok çoğalamadığını tespit etmiş, bu böceği laboratuvarda çoğaltmanın yollarını bulmuş. Davet ettik, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden hocasını da alıp geldi, Ada’yı incelediler. “Biz bu projeyi gerçekleştirmek istiyoruz” dedik, kabul ettiler. Orman İdaresi’nin bize gösterdiği yere ünite kurduk ve süreci başlattık. Yaklaşık iki buçuk ay süren sürecin her aşaması takip edildi, notlar tutuldu. Bizim dışımızdaki sebeplerle projeyi gerçekleştiremedik ama bu sonuçlar başarılı oldu. Türkiye’de ilk kez yapılan bu uygulama Bakanlık nezdinde de etkili oldu, bir sene sonra Bakanlık bunu programına aldı.

Adalar Kültür Derneği

Dernekte henüz gerçekleştirmediğiniz, yapmayı düşlediğiniz çalışmalardan bahseder misiniz?

Bu seneki programımızı uyguladıktan sonra gelecek sene için başka planlarımız da var. Artık salgın da bitti. 2023 için hazırlanıyoruz, bu yarışmaları devam ettirmek istiyoruz. Tabii sponsor bulmamız gerekiyor ama zamanımız var. Şimdiden çalışmaya başladık. 2013’te yaptığımız İstanbul Adaları Sempozyumu’nu tekrarlamak istiyoruz, İstanbul Adaları 2. Sempozyumu olacak. Bu on yıl içinde eminim ki Adalar’la ilgili yeni bilgiler birikti, yeni araştırmalar yapıldı. Bunları da toplamak gerekiyor. Bu yaptığımız çalışmalar, araştırmacılara da ışık tutuyor. Bunları tekrar kitaba dönüştürüp, üniversitelere ve kütüphanelere dağıtacağız. Bunun yanı sıra uzun süredir yapamadığımız kısa film yarışmasına devam etmek istiyoruz. Amacımız, ileride bunu film festivaline dönüştürmek.

Adalar neden bazı yerler gibi film festivaliyle anılmasın? Adalar buna çok uygun, bir marka hâline gelebilir. Büyükada Koşusu’nu marka hâline getirdik sayılır. Kısa film de böyle, ileride film festivaline dönüşür. Ülkemizin de çeşitli yerlerinde var. Altın Portakal Film Festivali var, Malatya Film Festivali var, yurt dışında Cannes var. Adalar da bence bir film festivaliyle anılmaya, bir marka olmaya layık. Böyle nitelikli işler yapmalıyız. Günlük, geçici faaliyetler de olsun ama uzun vadeli ve nitelikli kültür faaliyetleri gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bence bu da bunlardan bir tanesi. Film yarışmasının yanında fotoğraf yarışmasını da devam ettirebiliriz. Büyükada Koşusu yanında o da devam eder. Böylece önümüzdeki yıllarda Adalar olumsuzluklarla değil de böyle kültü, sanat, spor etkinlikleriyle, temiz ve güzel işlerle anılır hâle gelebilir. Biz bunu tabii hiçbir bütçesi olmayan bir sivil toplum kuruluşu olarak düşünüyoruz. Buna katkıda bulunanlar olursa bu bir hayâl olmaz, bunu gerçekleştiririz. Daha iyisini yaparız. Katkı olmazsa küçük çapta yapabiliriz ama sonuçta yaparız.

Adalar Kültür Derneği

Harikasınız… Adalar Kültür Derneği sadece yazın değil, tüm sene boyunca aktif bir dernek ama tabii Adalar’ın nüfusu yazın daha da arttığından yaz döneminde daha fazla etkinlik düzenleniyor. Bu yaz bizleri Adalar Kültür Derneği ‘nde ne gibi etkinlikler bekliyor?

30 Nisan’da sergilerle başladık. 30 Nisan-14 Ekim tarihleri rasında, atölye çalışmalarımız haricinde 76 etkinliğimiz olacak. Bu sene yaklaşık altı haftalık bir program yapacağız. 12 konser vereceğiz, bir tane de tiyatro oyunu sahneleyeceğiz. Sahneleyeceğimiz tiyatro oyunu, “Kavuklu Evleniyor” adlı geleneksel Türk tiyatrosu. Bugüne kadar tiyatro sahnelemedik, bizim için bir ilk olacak. Sergilerimiz her hafta değişiyor. Şu anda bir resim sergisi var. Sinemalarımız 21 Haziran’da başlayacak. “Bahçe Sineması”, yazlık sinema mantığında bir etkinlik. Seneler evvel Ada’da beş tane sinema vardı, kapana kapana hiçbiri kalmadı. Artık bu geleneği biz devam ettiriyoruz, güzel oluyor. 13 Temmuz’da “Bahçede Müzik” programlarımız başlayacak. Bir caz, bir klasik müzik, piyano-keman resitali ve bir tane de popüler müzik olacak. Konserlerimiz de 23 Temmuz’da başlıyor, Çınar Meydanı’nda olacak. Bunların içinde Türk müziği, klasik Batı müziği, popüler müzik konserleri var. İmza günlerimiz olacak. İmza günlerinde amacımız, özellikle Adalı yazarlarımızın kitaplarını tanıtmak ve desteklemek. Kitabın bizden çıkması şart değil. Şimdilik iki Adalı, bir Ada dışından yazarımızın imza günlerini yapacağız. Çeşitli konularda düzenleyeceğimiz söyleşilerimiz de olacak.

Adalar Kültür Derneği

Başta bir Adalı ve Ada’nın kültür kalesinin yöneticisi olarak Adalar’ı en iyi bilenlerden, Adalar’ın tarihine ve seneler içindeki sürecine bizzat tanıklık edenlerden birisiniz. Adalar’ı çok iyi tanıyorsunuz. Adalar’ın şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Adalar’ın doğal ve kültürel değerlerini koruyup yüceltmek için neler yapılabilir?

Adalar maalesef geçmiş dönemlerde çok yıprandı. 20. yüzyılın başından beri belli dönemlerde sürekli değişim geçirdi. Bir süre bir sükûnet oluyor, ondan sonra bir dönem geliyor ki özellikle inşaat faaliyetleriyle çevre yeniden yapılanıyor. İlçe belediyeleri kurulduktan sonra, 1986-1999 arasında diyelim, o dönemde Adalar’da büyük bir inşaat faaliyeti oldu. Belki bütün İstanbul’da oldu ama Adalar, SİT alanı. SİT’le ilgili kuralların çok uygulanmadığı, iyi bilinmediği bir dönemde maalesef ahşap köşklerimizin, güzel yapılarımızın bir kısmını kaybettik. Adalar aslında 1800’lü yılların sonlarından bugüne gelen ahşap yapılarıyla bir açık hava müzesi gibi. Bunlar bizim için önemli kültür varlıkları. İstanbul’da Fatih’te, Üsküdar’da yoğun olarak bulunan örneklerin sayısı çok azaldı ama Adalar’da belli üslupları taşıyan bu köşkler, yalılar hâlâ yaşıyor. Bunların bir kısmı yıkılıp, yerlerine estetiği olmayan beton apartmanlar yapıldı. Üstelik de imar planlarına, kurallarına uymayan yapılar yapıldı. Bunlar için yapılacak pek bir şey kalmadı ama en azından bundan sonrası için daha hassas olup, üstlerine titreyerek bunları koruyabiliriz.

Bunların restore edilmesi için birtakım imkânlar gerekiyor. Bu imkânları oluşturabiliriz. Hem Büyükşehir Belediyesi’ne hem Adalar Belediyesi’ne hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çok büyük görevler düşüyor. Adalar’ı bir bütün olarak değerlendirip; deniziyle, doğal hayatıyla, yollarıyla, ağaçlarıyla, yapılarıyla, köşkleriyle, iskeleleriyle, her şeyiyle bir bütün olarak değerlendirip, sadece korumak değil, yaşayarak korumak… Buraya insanların erişimini engellemek çözüm değil. Bir şeyi buzdolabına koyup koruyabilirsiniz ama hep orada kalır, görmezsiniz. Öyle değil, içinde yaşayarak korumamız gerekiyor. Bunu sadece bir vatandaş, bir sivil toplum kuruluşu yapamaz, küçük bir iş değil bu. Bu mutlaka devletin de el atması, hassasiyetle yaklaşması gereken bir iş. Adalar’a farklı bir gözle bakmaları lazım. Devlet bütün Türkiye’yi aynı görmemeli. Her yerin kendine özgü özellikleri var, ona göre değerlendirmek gerekir. İstanbul’un zannediyorum otuz dokuz ilçesi var, en farklılarından biri Adalar. Dolayısıyla, Adalar’a kendine özgü kurallar gerekiyor. Buranın sorunları kendine ait çünkü. Buradaki sorunlar Kadıköy’de, Fatih’te, Bakırköy’de yok ama oradakiler de burada yok. Şehri buraya taşımamak, burayı şehirmiş gibi yönetmemek lazım.

Mesela son zamanlarda akülü araçlar geldikten sonra yollarımızda hepimizin gözüne batan, son derece lüzumsuz tabelalar var. Burası İstanbul gibi, ana kara gibi düşünülmemeli. Faytonlar buranın simgesiydi ama daha fazla taşıyamadık, faytonları kaldırdık. Keşke kalkmasaydı, kalktı ama İstanbul’a da dönüşmemeliyiz. Faytonları eski hâline getirmek şu an mümkün değil ama belli bir miktarda, belli rotalarda ve belli alanlarda kullanılabilir. Tamamen yok etmek maalesef insanın canını acıtıyor. Bu bizim gibi gözünü faytonla açmış, yıllarca faytonu görmüş, zaman zaman kullanmış insanlar için zor tabii. Yok etmek en kolay iş, aslında rehabilite edilmeliydi. Bunu yapamadık, o zaman en azından belli bir miktarda tutmamız gerekir. Faytonları ana arterlere ve merkeze çok sokmadan belli bir yerde kullanmak, bu geleneği ve bu mesleği yaşatmak doğru olacak diye düşünüyorum. Adalar’ın fayton sorunundan çok faytoncu sorunu vardı, onunla baş edilemedi. Fakat dil bilen, gençlerden oluşan, nitelikli faytoncular yetiştirilebilir. Bu turistik anlamda da çok faydalı olur. Ayrıca faytonculukla birlikte bunun fayton yapımı var, tamircisi var, nalbantı var, baytarı var. Bu meslekler de faytonla birlikte yaşar. Tüm bunları tamamen kaybetmek bana doğru gelmiyor.

Bunun dışında, yaptığımız faaliyetler çoğunlukla Büyükada’da. Diğer adalarda da mutlaka kültür ve sanat faaliyetleri olmalı. Sonuçta biz sivil toplum kuruluşuyuz, adımız her ne kadar “Adalar” Kültür Derneği olsa da gücümüz diğer adalara kadar uzanmaya çok fazla yetmiyor. Üyelerimizin içinde diğer adalardan gelenler var, karşıdan da gelenler var. Diğer adalarda az da olsa etkinlik yaptık, oralarda da bu kültür ve sanat faaliyetleri olmalı. Onlar bize nasıl geliyorsa, biz de onlara gidebilmeliyiz. Diğer adalarda korolar kuruldu. İlk koro biziz, öncü olduk. Başkaları da yapsın; bu bir rekabet getirmez, kaliteyi arttırır. Biz kendi kalitemizden zaten eminiz. Belli bir çizgimiz var, bundan da taviz vermiyoruz. Nitelikli etkinlikler yapıyoruz, ince eleyip sık dokuyoruz. Bütün bunları bütçesiz, kendi gücümüzle yapmak kolay değil. Diğer adalarda da kültür ve sanat etkinlikleri düzenlenmesinden memnun oluruz. İstiyoruz ki insanlar müzikle, sanatla, resimle uğraşsın. Bu iyi bir şey. İleride güç birliğine de gidebiliriz.

Çok değerli, anlamlı ama bir yandan da zor bir iş yapıyorsunuz. Bu süreçte en çok hangi konularda zorlanıyorsunuz?

Bizi zorlayan, maddi imkânsızlıklar. Bir sivil toplum kuruluşu nereden para kazanabilir? Tamam, gönüllü olarak çalışıyoruz ve emek veriyoruz ama parasız olmuyor. Burası kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, tamirat masraflarıyla bütün yıl kaynayan, sürekli işleyen bir yer. Bunları kendimiz karşılıyoruz. Üye aidatlarından ve gezilerden üç beş kuruş geliyor ama yetmiyor. Çok daha güzel başarılara imza atabilir, yüz etkinlik yapacaksak bu etkinlikleri iki yüze çıkarabiliriz. Bunun için sponsorlara ihtiyacımız var. Sponsorlardan da o masrafları karşılamalarını isteriz, direkt para istemeyiz. Zaten her şeyimiz kayıt altında. Bir yer tutmak, kira vermek zor, çok fedakârlık istiyor. Otuz yıla doğru gidiyoruz ama gerçekten basamakları tek tek çıktık, ciddi bir destek de almadık. Birbirimize bağlı olduğumuz ve gerçek bir sivil toplum kuruluşu olduğumuz için de bazı zorlukların üstesinden geldik.

Adalar Kültür Derneği ‘nin kapısı sadece Adalılar için değil, kültüre ve sanata değer veren herkes için açık. Okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Kadıköy bize en yakın ilçelerden bir tanesi, aslında tüm Anadolu Yakası öyle. Ortak yönlerimiz çok. Onlar da sanata düşkün insanlar. Bizi yalnız bırakmasınlar. Çok uzak değiliz. Bir vapur veya motor yolculuğuyla çok kısa sürede bize gelebilir, etkinliklerimize katılabilirler. Bize destek olabilirler, katkıda bulunabilirler. Kadıköylüleri, değerli okurları Adalar Kültür Derneği’ne bekleriz. Programlara, etkinliklerimize Adalar Kültür Derneği ‘nin sosyal medya hesaplarından ulaşabilirler. Facebook, Instagram sayfamız, YouTube ve Twitter hesabımız var. O sayfaları takip ederlerse, etkinliklerimiz karşılarına çıkacaktır. Bunun dışında isteyenler mail adreslerini gönderirlerse, etkinliklerle ilgili mail yoluyla da bilgilendirme yapıyoruz. YouTube videolarımızda geçmiş dönem çalışmalarımızdan örnekler var, onları da izleyebilirler. Kitaplarımıza ulaşmak isteyenler, bize mail yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla ulaşıp, kitapları talep edebilirler.

Bu güzel sohbet ve ev sahipliğiniz için çok teşekkür ederim Özer Bey. Sizi hayranlıkla dinledim, tebrik ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki Adalar Kültür Derneği var. Derdi Adalar, Adalar’ın doğal, sanatsal ve kültürel değerlerini koruyup yüceltmek ve insanlara tanıtmak olan bu güzel derneğin umuyorum ve diliyorum ki ömrü upuzun, yolu nice güzelliklerle dolu olur. Etkinliklerinizi sabırsızlıkla bekliyoruz...

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın