Depremi savmak için “Depremsavarlar”

Yazar:

Dünya mirası tarihi anıt ve yapıtlarımıza iyi haber, Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’ten geldi. Van’da yaşanan depremin ardından yerli ve yabancı medyanın ilgi odağı haline gelen Ahmet Vefik Alp, akşam saatlerinde televizyonların birinden çıkıp diğerine koşarken, gündüz saatlerinde de Kalamış’taki ofisinde televizyon programcılarının karşısına çıkıyor. 

Öyle ki, aynı günde üç televizyon kanalı bile birbirlerini bekliyor. 2 Kasım günü hem TRT, hem TGRT, hem de bir Alman kanalı, saat 13.30 ile 16.30 arasında USTA ile röportaj yaptı. Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, onlara “Depremsavar” adını verdiği sistemi ayrıntılarıyla açıkladı. 

İşte O’nu, bugün olmasa bile ileride haklı çıkaracak olan düşünceleri: 

“Mühendislikte ‘Sismik İzolatör’ veya ‘Deprem Söndürücü’ olarak adlandırılan ‘Depremsavar’ın bu nükteli isminin babası bendenizim. 1999 yılında büyük depremleri yaşadığımızda, rahmetli Başbakan Ecevit’in 57. Koalisyon Hükümeti’ne MHP kontenjanından ‘Başbakan Başdanışmanı’ olarak atanmış, ancak yetki verilmeyince pek hareket imkânı bulamamıştım. Kendi kendime bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Depremsavar’ı o günlerde keşfettim. Atatürk Havalimanı’nın yeni terminali inşaat halinde idi. Deprem sırasında çatısı kolon başlarından kurtulmuş ve 1 metre kadar kaymıştı. Çatı yerine geri çekilirken, kolon başlarına bu cihazlardan yerleştirildi. Havalimanına gidenler, kolonlar ile piramidal çatının birleştiği noktalarda bu mavi apareyleri göreceklerdir. 

2

Depremde hasar gören Bolu Viyadükleri’ne de depremsavarlar konması gündeme geldi. Zamanın Bayındırlık Bakanı’na bahsettim. Bakan Bey ile derhal ABD’ye gidip fabrikayı gezdik, izahatları dinledik. Yanıma aziz ağabeyim rahmetli Prof. Dr. Hasan Karataş’ı da aldım. California University bünyesinde, Pasifik Okyanusu kıyılarındaki dünyanın en büyük deprem laboratuarında bahis konusu cihazın testlerini izleyip uzmanlardan bilgi aldık. Bu laboratuarda koca binalar test edilebiliyordu, boyutlar devasa idi. 

Çeşitli sismik izolatörler vardı. Yağlılar, yaylılar, vb. Ancak o günlerde, genç bir Amerikalı mühendisin eseri olan ve bizim AHL’de kullanılan ‘Friction Pendulum’ adlı sistem tercih ediliyordu. Anladığımız kadarı ile o tarihlerde bu sismik yalıtım sisteminin, diğerlerine bir üstünlüğü vardı. O da uygulandığı bina veya köprü, deprem sonrası orijinal konumuna geri dönmüş oluyordu. Diğer depremsavar sistemlerinde de bina yıkılmıyor, ancak deprem sonrası azıcık yerinden kayık, birazcık şakulden kaçık bir konumda kalabiliyordu. O zaman da yıkım yine kaçınılmaz oluyordu. Neticede, incelemeye gittiğimiz sistem seçildi ve Bolu Viyadükleri’ne başarı ile uygulandı. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda da kullanıldı. Bazı hastanelerimiz, otellerimiz de sistemi monte ettiler. 

Depremsavarlar; güçlendirilmesi mümkün olmayan, yıkılmak istenmeyen, yıkımı büyük maddi kayba yol açabilecek binalar, köprüler ve özellikle ülkemizdeki tarihi eserler ve anıtlar gibi yıkılması veya güçlendirilmesinin düşünülmesi dahi mümkün olmayan yapıtlar için çok uygun bir depremden korunma sistemidir. Mevcut yapılara da, yukarıda yaşayanların haberi bile olmadan monte edilebilmektedir. Çok basit olarak izah etmek gerekirse, bodrum katı seviyesinde askıya alınan bir kolon kesilmekte ve çıkarılan dilimin yerine ve bir nevi amortisör gibi bu cihaz monte edilmektedir. Bu işlem her kolon için tekrarlanmaktadır. Yeni inşa edilecek yapılarda, daha da kolay bir şekilde uygulanabilmektedir. 

Ülkemize ithal edilmesi gerekli olduğundan, Depremsavar’ların sıradan binalara uygulanması bugün için ekonomik ve pratik olmayabilir. Ancak, patent sahibinin izniyle ülkemizde imalatı yapılabilir ve sistem geniş kullanıma açılabilir. 

Benden söylemesi… Zaten söylemekten, yazmaktan başka bir şeye gücüm yetmiyor ki…”

3

 

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın