Kadıköy anılarından… Onu anımsamak için…

Yazar:

Yeni yılın ilk günü… Derler ya, nasıl başlarsa öyle gider. Bizler yine kâğıt ve kalemle başladık yeni yıla… Ben yine sırt çantamı aldım dolaşıyorum. İçinde her zaman olduğu gibi kâğıdım, kalemim ve kitabım var.

Geçen haftasonuna kadar bir de cüzdan vardı; çantamın ağırlaştığını fark edenler, o ünlü güvenlik görevlilerinin olduğu mağazalardan birinde hafifletiverdiler. Bu yüzden yeni yıla biraz hafifletilmiş olarak girdim. Biz kitaplarla, dostlarla, sanatla, sanatçılarla uğraşırken, başkaları da başka şeylerle uğraşıyorlar. Güzellikler ve çirkinlikler iç içe… Ama güzellikler hep ortada gezinirken, çirkinlikler maskeli ve karanlıklarda gizli…

Karanlık dedim de, yeni yılda çantamda taşıdığım ilk kitap, ülkemize aydınlık bir yol açan, ileriyi hedef gösteren, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüreği Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili: “Atatürk Olmasaydı”

Öyle kupon biriktirerek kitap toplama gibi bir alışkanlığım hiç olmadı. Kitapevlerine gider, oranın havasını solur ve istediğim kitabı alırım. Ancak bir kere farklı şekilde davrandım, ilgimi çeken bir kitabı Milliyet Yayınları’ndan kupon biriktirip edindim;  “Atatürk Olmasaydı” adlı kitap…

Tarihçi Cemal Kutay ile yapıtları dışında 1995 yılında tanıştım. Moda Bahçe Kültürevi’nde (şimdi Salih Zeki Kolat Kültürevi) bir söyleşi vardı. 31 Mart olayıyla ilgiliydi. Bir tarih öğretmeni olarak bildiklerimin dışında canlı tarih Cemal Kutay’dan ne alabilirdim? Öğrencilerime ek ne bilgiler götürebilirdim? O düşünceyle katılmıştım söyleşiye… Güzel ve anlamlı bir gündü.

“Tarih biliminin kıstaslarına göre insanların değeri, yaşadıklarını devrin olay ve şartlarıyla sımsıkı bağlıdır” diyor Cemal Kutay yapıtında… Atatürk ile ilgili araştırmalarının kitaplaşmış sonuçlarında karşılaştığı çözülmesi şart sorunların toplandığı noktayı şöyle özetliyor: “Bir insanoğlu, bu kadar ayrıcalıklı nasıl mümkün olabilmiştir?”

Sanki kendisi dünyamızı bırakıp gittikten sonra kişiliği üstünde bu sorunların sürüp gideceğini kavramışçasına, günlük yaşantısını sığdırdığı farklı düşünce ve tutumlarıyla bunlara cevap vermek istemiştir. Nükteleri, fıkraları, kabulleri, redleriyle, yorumlarıyla, eleştirileriyle…

Bir asırlık yaşamında 175 yapıta imza atmış Cemal Kutay… “Atatürk Olmasaydı” yapıtının genişletilmiş bu yeni baskısında amacının; dünleri, bugünleri, yarınları, tarih aydınlığının yalnızca doğruyu gösteren aynasına getirmek olduğunu vurguluyor. Amaç, çok yazmak değil, tarih aydınlanması ve fikir hayatını doğru belge ve bilgilerle zenginleştirmektir. Çünkü Cemal Kutay, yapıtında belirttiği gibi “Atatürk Olmasaydı” sorularına yanıtlar sunuyor.

“Öncelikle Atatürk olmasaydı, bugünlerimize özlemle uzaktan bakan bir ülkenin bahtsız insanları olurduk” diyor tarihçi… Başka neler olurdu Atatürk olmasaydı?

“Çanakkale zaferi olmazdı.”

“Çağın damgası olan hiçbir hareket ve müesseseyi maziden koparamazdık.”

“Ümmetçilik kazanına düşülecekti. Milliyet duygusundan yoksul kalınacaktı.”

“Kadın hak ve hürriyetleri eski şartlarda kalacaktı.”

“Bizi benliğimize kavuşturan gerçek tarihimizden ve Türk alfabesinden mahrum kalacaktık.”

“Bugün ülkemizde beşerilik, insancıllık ya hiç olmaz, ya da yasal statüye kavuşamazlardı.”

“İstiklal ve hürriyetimizi kazanamazdık.”

“Sanat ve sanatçının değeri bugünkü duruma gelemezdi.”

“Din ve maneviyatı akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran bir başka insan bulunmazdı.”

“Ülkemiz ve milletimiz üzerinde asırlarca oynanmış haksız, ahlaksız senaryoların tortularından kurtulamazdık.”

Daha neler mi olmazdı? İşte hepsinin yanıtını yapıtında gözler önüne seriyor usta tarihçi… Ben de bir eğitimci-yazar, bir tarih öğretmeni olarak yeni yılın ilk gününde “Yeni yeni neler öğretebilirim? Öğrencilerime yeni yeni neler öğretebilirim?” sorularına yanıtlar arıyorum satır aralarında…

Çünkü biliyorum ki gece ne kadar uzun olursa olsun, her gece sabahla kucaklaşır. Yüce önder değil midir Türk gençliğine birinci vazifesini bildiren; “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk istikbalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diyen…

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin sevgi dolu yüreğidir. Ülkemizin okuyan, bilgili, donanımlı, çalışkan, yurdunu ve ulusunu seven gençleri değil midir geleceğimiz? Giyimleriyle, yaşam biçimleriyle, düşünceleriyle, çalışmalarıyla bu ülkede özgürce gezen, yaşayan bizim çocuklarımız değil mi?

Özgürce yaza, çizen, konuşan bizler değil miyiz? Peki ya Atatürk olmasaydı?

Düşünmek bile istemiyorum…              

                                            

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın