Kadıköylü Nusret Karaca ile söyleşi…

Yazar:

Kadıköylü eğitimci-yazar ve şair Nusret Karaca, İstanbul Kadıköy Lisesi’nde Tarih öğretmeni… Yalnız onun bir başka özelliği de sanat ve edebiyat ile iç içe olması…

Nusret Karaca ile okurlarımız için bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte Ecem Çetin – Nusret Karaca söyleşisinin ayrıntıları:

Siz şiirle uğraşıyorsunuz, eğitimci bir yazarsınız. Şiire nasıl başladınız?  İlkeleriniz neler?

Şiire ortaokul sıralarında başladım. O zaman şiirde belirli ilkelerim yoktu. Belki de ben öyle zannediyordum. Ancak yazdığım ilk şiir olan “Issız Bulutlar”ı şimdi yorumladığımda biraz farklı düşünüyorum. Toplumsal duyarlılığım, o zamanlardan dizelerime yansımış. Eğer bu bir ilke ise, kabul; ancak şiir konusunda katı kural ve ilkelerim olmadı. Her şey bir anda oluşuveriyor ve dizelere yansıyor.

Bir yapıt oluştururken nasıl bir süreç izlersiniz?

Bir şiiri yazmak için masaya oturmam. Benim için şiirin oluşum aşamasında zaman süreci diye bir şey söz konusu değildir. Kendiliğinden oluşan gözlemlerim, duyarlılıklarım bir anda dizelere dönüşüyorlar. Başlarım ve başladığımı bitiririm.

Ülkemizde sanata bakış açısı nasıl? Bu ilişkiler bütününü biraz açar mısınız? Sanat, sanat izleyicisi, sanatçı sayısı, vb…

Ülkemizde sanata ve sanatçıya verilen veya verilmeyen önemi bilenler, sanatçı ve sanat izleyicisi sayısını bilirler. Kalabalık görüntüler bir aldatmacadır. Toplam nüfusa göre oranları o kadar azdır ki, bana göre hepsi birer kültür ve sanat savaşçısıdır. Hem üretirler, hem izlerler, hem de büyük zorluklarla karşılaşırlar. Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuştur” sözü ile bugünkü durum bağdaşıyor mu?..

Sizce bir şairin ya da bir yazarın uluslararası düzeyde ne gibi bir özelliği olmalıdır?

Şiir ve yazar, zaten bir bütündür. Bu bütün evrensel düşünürler ve insanın her yerde insan olduğunsan yola çıkarsa, zaten uluslararası bir düzeyde demektir. Birilerinin onları arkadan itmelerine gerek yoktur; kendiliğinden oluşan bir durumdur, empoze istemez. Eserler ya evrenseldir, ya da değildir. Şairler ve yazarlar da…

Yaratıcılığın ortaya çıkmasında bilgi birikimi önemli midir?

Çocukları büyüyünceye kadar “Kedi tırmalar, köpek ısırır, yaklaşma” diye hayvanlardan uzak tutarsak, “Öcü gelecek, polis amcana söylerim” diye korkularla büyütürsek, beyinlerine tabuları yerleştirirsek, bilgi dağarcıkları nasıl zenginleşebilir? “Yemek ye çocuğum” diyeceğimize “Ham yap çocuğum” diyerek gıda almalarını sağlarken, onların hiç büyümemelerine sebep oluyoruz.

İlerisi için ne düşünüyorsunuz?

Eğitimci olmak çok güzel bir duygu… Severek, hissederek ve mücadele ile bir başarıya ulaşmak büyük bir mutluluktur. Diğer bir idealim, kızımın eğer yetenekleri varsa sanatsal ve kültürel etkinliklere yönlendirmek, iyi bir eğitim ve öğretim alması için olanak ve ortam sağlamaya çalışmak, insanca yetiştirmek… Yazmak mı? O sevgimin, yüreğimin diğer adı ve ben elimde kalem, önümde kâğıt oldukça hep yazacağım.

Öğretmenliğinizin duygularınıza, kısaca sanatınıza etkisi oluyor mu?

Olmaz mı? Karşınızda duygularıyla öyle bir potansiyel var ki, onlar hepimizin geleceği, ellerimizde tuttuğumuz aynalarımız… Etkileşimin nedenleri sıralanamaz. O etkileşim anlıktır, ama temel neden duyarlılıktır. Sevgi ise her işin başıdır.

Şair nedir? Olaylara farklı bakış açısıyla mı yaklaşır?

Şair, duygularını sözel ya da koşuk halinde dizelere aktararak sunan kişidir. Bu klasik ansiklopedik bir tanım tabii ki… Şairlerin ve yazarların, ekonomik yönden fazla kazançları yoktur. Duyarlılıkları, tepkileri, duygu ve coşkuları belki biraz farklı yansır toplumun diğer kesimlerine göre… Ancak, şairler ve yazarlar (ki birbirinden ayrılmazlar), topluma bir şeyler verirken aslında toplumsal duyarlılıklarını yansıtırlar. Toplumun içinden bir bireyin sesidir onlar… Yani kendi halinden bir şairdir. Dışavurumu olarak ve ortamla ilgilidir.

Haliç’in sizin yaşamınızda farklı bir yeri var galiba… Biraz da ondan söz etseniz…

Haliç, benim çocukluğumun geçtiği yer… O ortamı yaşamayan bilemez. Şimdi filmlerde, kliplerde o ortamı hiç bilmeyenlerin oynaması bana ilginç geliyor. Haliç, bir zamanlar önemsenmeyen bir yerdi, şimdi önem kazandı. Ben, geçmiş ile şimdi arasındaki süreci ve değişimi aktarmaya çalıştım, “Ben Haliç’in Çocuğuyum” adlı yapıtımda…

“Eğitim dört duvarla sınırlı değil” diyorsunuz sürekli… Bunu biraz açar mısınız?

Vedat Günyol, “Ben eğitimi dört duvar dışında taşıyan şanslı bir eğitimciyim” derdi. Yetkin Dikinciler, konuğu olduğu bir etkinlikte şöyle vurgulamıştır: “Eğitim duvarları yıkmaktır.” Her gün bir alışveriş içindeyiz birbirimizle… Farkında olmadan donanıyoruz. Hiç beklemediğiniz bir kimse size bir şeyler katabiliyor.

Her şey için teşekkür ediyorum. Zamanınızı aldım…

Ben teşekkür ediyorum. Sizlerle beraber olmak kaybedilmiş değil, kazanılmış bir zaman dilimi bana göre…

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın