Kule Canbazı’nda “Düşler ile Gerçekler Arasında Yolculuk”…

Yazar:

Dinlence günleri, çocuklar için oyuncak demek… Derslerinde ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, dinlence sözcüğü her zaman heyecanlandırır küçük yürekleri… Oyunlarla, oyuncaklarla kucaklaşmadır onlar için dinlence…

Büyükler için ise ya sırtüstü yatma, ya dağ bayır dolaşıp, deniz kıyısına uzanma, ya da kültürel-sanatsal etkinliklerin içinde daha fazla bulunmaktır. Bana göre ise kâğıtla kalemle ve kitaplarla daha fazla kucaklaşma…

Bir armağan daha aldım geçenlerde… Öncelikle bir dostu anımsadım sayfaların arasında kaybolmadan, yeni serüvenler içinde yer almadan… Sevgili Erol Balkır ağabeyimi… Sağlığında neler paylaşmıştık kendisiyle… Donanımlı bir bilge kişiydi.

Sunay Akın, kitabında “Haliç’te yan yana duran yedi gemi düşünün ve uzunca bir halatın o gemilerin yedi direğine gerildiğini… Haliç’i o halatın üstünde geçmeyi başaran Canbaz Şahin olmak istemez miydiniz? Yükseklik korkunuz mu var? O halde, bir koyunu omuzlarına alıp ip üstünde ilerleyen ve hatta onu kurban edip mangalda pişirerek yiyen Ahmet Ağa’nın muhteşem gösterisini izlemeye ne dersiniz? Düşlerinizde bir çizgi çekin dün ve bugün anısına” diyor.

Şimdi Haliç’e bakıyorum Kadıköy’den ve Kule Canbazı’nı karıştırırken, padişahın yemek artıklarından, çocukluğunun Haliç’inde Eyüp oyuncaklarına kadar uzatılan çizgide ara duraklarda takılıyorum kimi zaman… “Selvi Boylum, Al Yazmalım” yazılı kamyon oyuncakla oynayıp, bir Viking şiirine takılıyorum: 

Düzen üzre tutar yeryüzü 

Korur gökyüzün yukarda, 

Dışardan kuşatır deniz, 

Akar çevresinde dünyanın

Besim Ömer Paşa, Hasan Âli Yücel, Nâzım Hikmet, Cemal Süreya derken, Harem’deki oyuncakları tanıyorum. Ve de oyuncak bilmeyen çocukları… Habeşistan’dan, Suriye’den satın alınan veya kaçırılan, dört tür ameliyat sonrası satılan köleleri ve annesinin elinden alınıp çocuk kölecilere satılan oyuncaksız çocukları… Şimdi kulaklarımda çınlayan ise özgür çocukların dizeleri: 

Bizi ısıtacak bir güneş 

Islak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil cümleler 

Oynamak için killi çamur 

Boğuşmak için ince kumumuz vardı 

Rıfat Telgezer ve arkadaşları geliyor aklına Erol Balkır’ın… Arada bir şeyler mırıldanarak: 

Oy dingala dingala 

Kömür de koydum mangala 

Ayşe’de Fatma dostum var 

Çalkala Boncuk çalkala  

“Eyüp oyuncalarından çocuklar beslenmiştir. Kibrit kutularından telefon, bezlerden bebekler yapmışlardır. Kendi marifetleridir bunlar… Buna Büyük Usta’nın masalcı görünümünün içtenliği aktarılmıştır. Dünyadaki bütün oyuncaklar, çocuk yüreklerin gönül bağıdır” demişti Erol Balkır…

Bugün dinlence günündeyim… Ben “Kule Canbazı”nda, çocuk dünyalarda dolaşıyorum ve Haliç’te işçi hareketlerinin, gecekondu yıkımlarının, yaşam mücadelesi veren ailelerin günlük yaşamlarına tanık olduğum çocukluk günlerimde… Eyüp’te oturup, Eyüp oyuncaklarına o kadar yakınken, yalnız düşlerindeki oyuncaklarıyla oynayan çocukların koşuştuğu daracık sokaklarda…

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın