Pandemi günlerinde Kadıköy söyleşileri; Ruşen Eşref Yılmaz

Yazar: Nusret Karaca

Bazı insanlar vardır ki ister yanınızda olsun ister uzakta, varlıkları size huzur verir. Sesi, sözü, içtenliği…
Benim de işte bu huzuru hissettiğim güzel dostlarımdan biridir Ruşen Eşref Yılmaz. İstanbul Kadıköy Lisesi’nde birlikte çalıştığımız dönem sanatsal, kültürel birçok etkinliğe imza attığımız eğitimci, yazar, şair, ressam dostum. Bir güzel insan…

Ruşen Eşref Yılmaz kendini nasıl anlatır? Okurlarımız için kısa bir biyografi rica etsek…

1952 yılında Erciş’te dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi orada bütünledim. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Bölümü’nde okudum, sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde lisans eğitimimi bütünledim. Uzun yıllar değişik liselerde öğretmenlik yaptım. Okan Üniversitesi’nde Almanca okuttum, sanat ve edebiyatla ilgilendim, kendime başka bir dünya inşa ettim. Çok sayıda kişisel sergi açtım, yurt içinde ve yurt dışında önemli grup sergilerinde yer aldım. Okuyorum, yazıyorum, çiziyorum…

Siz resim yapıyor, şiir ve düz yazı yazıyorsunuz. Hangisi sizi daha iyi ifade ediyor?

Saydığınız bütün eylemlerde kendimi anlatmayı deneyimliyorum, bunun için çaba gösteriyorum. Resimle anlatamadığım şeyi, yazının diliyle ifade etmeye çalışıyorum. Düz yazı ve şiir arasında dolaşarak… Ama hangisiyle kendimi daha iyi ifade ediyorum sorusuna yalın bir yanıt verirsem eğer, resimle kendimi daha dolaysız anlattığımı söyleyebilirim. Çünkü renklerin, çizgilerin, biçimlerin dünyası daha başkadır ve ben o dili sanki kendimce ötekilerden daha iyi biliyorum. Onun aracılığıyla kendimi daha özgür ve güçlü hissediyorum. Hiçbir engele, sansüre takılmadan sesimi yükseltebiliyorum. Bu özgürlüğü yaşamanın verdiği duygu, renklerin iç dünyamda yarattığı haz ve coşkuya birleştiğinde beni sonsuzca mutlu kılıyor. Sizin de bir şair ve yazar olarak, günümüzde eleştiri boyutunda yazdığınız şiir ve metinlerde özgürlüğünüze ulaştığınızda benzer duygular yaşadığınızı düşünüyorum.

Toplumsal duyarlılığınız üst düzeyde. Sanatçı duyarlılığı mı desek?

Belli bir duyarlığın iyesi olmayan kişiler, sanatçı katına yükselemezler. Sanatçı, yaşadığı toplumun bir bireyidir, sesidir. Toplumundan ve sorunlarından kendini soyutlayamaz. Kimi sanatçılar topluma daha yakın durur. Bu, o sanatçının duyarlığıyla ilgili bir konu. İster uzak dursun ister yakın, sanatçı her zaman duyarlı kişidir. Doğaya ve insana farklı bakışları vardır. Gürültüyle yere düşen bir yaprak bile onu tedirgin etmeye yeter. Bu duyarlık boyutu, sanatçıyı başka bir yere koyar. Özünde gerekli olan insan olmaktır, dosdoğru insan olmaktır. Kitap okuyucusu da resmin izleyicisi de müziğin dinleyicisi de kendi konumlarında önemlidirler. Sanatçılar, motivasyonlarını ve güçlerini onlara da borçludur, hem de çok borçludur. Zaman borçlusudur.

Ruşen Eşref Yılmaz

Fazıl Hüsnü Dağlarca ile ilgili bir çalışmanız vardı. Kitaplaştırdınız…

Evet, doğru… Şiir dağının doruğu Dağlarca ile süren ve uzun yılları kapsayan ilişkimizin ürünüdür o “Dağlarca ile Resim Söylemek” kitabımız. Resim sanatını ve felsefesini konuştuk Dağlarca’yla. Kocaman bir kayadan bir taş kopardım diyebilirim. Dağlarca büyük bir duyarlık. Kitapta yer alan resim sanatıyla ilgili derin görüşleri, söylemi, sanat tarihine geçecek değerdedir. Ressamların, sanata ilgi duyan herkesin o kitabı okumasını öneririm.

Resim çalışmalarınız sürüyor. Bu arada şiirlere devam…

Evet Nusret bey, resim çalışmalarım aralıksız sürüyor. En sürekli yaptığım iş o… Varlık nedenim, temel içgüdüm… Resme karşı nedendir bilmiyorum, hep bir açlık duygusu yaşarım. Şiir de sürüyor ama o resim gibi beni kendisine tutsak eden bir tutku değil. O kendiliğinden geliyor, zorlamasız, bir kuş hafifliğinde… Düz yazılar da öyle…Kendi akışında, arada bir, ne zaman canı isterse. Ne ki resim hiç öyle değil; o bir zorunluluktur, durmadan içimde kişneyen at… O bana gelmezse, ben ona giderim. Fırtınam başlar ve hep yeniden varlığımı sakınmadan çabalarım. Yaptığım İyi bir resim, beni o an için dünyanın en mutlu adamı yapar.

Bir eğitimcinin aynı zamanda bir sanatçı olması, öğrenciler açısından bir şans. Onlar da bunun farkında. Hem içlerindeyim hem de tanığım. Sizce?

Düşüncenize yürekten katılıyorum Nusret Karaca. Sanat ve edebiyatla ilgili olan öğretmenler, öğrencilerine daha yakındırlar ve diyalogları daha güçlüdür. Çünkü onlar dünyaya daha farklı baktıkları için, öğrencilerine de farklı bakmayı ve düşünmeyi, anlamayı öğretmeye çabalarlar. Varlık ve zamanı, nedensizliği, görüngüler dünyasıyla iç dünyalar arasındaki çatışmayı ve gelgitleri yorumlayarak, yeni yorumlara varmalarını sağlarlar. Bu yeni doğa ve insan kavrayışı, imgelemlerini büyütür. O yüreğin içinde sudaki halkalar gibi genişleyip büyüyen sevgidir. Bir yapraktan denize, dağa, taşa,ormana dek…

Sanatçı dört duvara sığmaz. Bu pandemi dönemindeki kısıtlamalarda bile dostlar yaratıcılıklarıyla bunu aşıyorlar...

Dört duvar arasında da olsa sanatçı, bütün düşünceleriyle ve yetileriyle dışardadır. O sorunuzla Dağlarca’nın bir betiği belleğime yansıdı: “Neden kapatırlar şu kapıları bilemem/ Görmüyorlar mı/ Binlerce yıl geçti/ Hiç kimse içerde değil/ Hiç kimse dışarda değil/” Özgürlüğü ne derin anlatmış ozan… Bu gerçeklik bütün sanatçıları kapsar. Hiçbir zaman varlık alanını bırakmaz sanatçı, bırakmamalıdır. Dünya içinde var olmak, onun için sanatın içinde var olmakla eşdeğerlidir. Yaratım, sanatçı varlığının bir olanağıdır.

Yeni projeler?

Bu koronalı dönemde yazdığım çok sayıda şiir ve öyküler var. O metinlerimi kitaplaştırmak istiyorum. Ayrıca korona izin verirse ve sağlığım iyi giderse, önümüzdeki mayıs ayı içinde bir resim sergisi projem var. Gerçekleştirmek istediğim daha birçok projem var. Zaman koşuyor dört nala. İki koşu var yaşamın içinde, bizi kovalayan zaman mı yoksa biz mi zamanı kovalıyoruz? Görüngü dünyasıyla iç dünyamızın çatışkısı bitimsiz olsun isterdim.

İl ve ilçelerdeki Kitap Günleri? Katılıyorsunuz…

Yedi yıl önce TÜYAP’ta katılmıştım. Aynı yıl içinde Bahariye Sanat Galerisi’nde de bir etkinliğimiz olmuştu. Daha sonra sanırım üç yıl önce görevli olduğunuz, benim de daha önce görev yaptığım İstanbul Kadıköy Lisesi’ndeki Kitap Günleri’ne üniversitedeki görevim nedeniyle katılamamıştım. O gün sizinle, öğretmen arkadaşlarım ve öğrencilerimizle buluşamamanın üzüntüsünü şimdi bile duyuyorum.

Bir şiir!

Neden olmasın! En son şiirim, daha önce hiç kimseyle paylaşmadım. Umarım beğenirsiniz.

İYİLİK
Toza dönüştür her kötülüğü
Başlar başlamaz denizin ezgisi
Aşkla, diri bir umutla
Yeşersin sesin dal budak bahar

Gün, güneş, gök görsün yüreğinde susup kalmış fırtınalar
Biter elbet, yalnızlığın gecesi
İçine attığın gözyaşların
Mavi, yeşil, kızıl orman her akşam

Teşekkür ediyorum. Bugünü de değerlendirdik…

Ben teşekkür ederim, bugünün anlamını bana yaşattığınız için.


Bugün, 26 Şubat 2021 Cuma… Sabah bu söyleşiyi düşünmüştüm. Öyle plan ve program yapmam böyle konularda. Aklıma geleni yazar, dostlara ulaştırırım. Onları öyle yakından tanıyorum ki! Beni hiç şaşırtmıyorlar. Bugün de yine öyle oldu ve edebiyat, sanat tarihine küçük bir not daha düştük Ruşen Eşref Yılmaz ile birlikte… Ne güzel!

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın