Kadıköy’ün eski canlılığını yakalaması uzun zaman alacak

Yazar: Pınar Baltacı

Koronavirüs salgın sürecinin hem ülke ekonomisi hem de sosyal yaşam üzerindeki etkileri sürerken, her zaman capcanlı görmeye alışık olduğumuz Kadıköy, değişimi en net yaşayan yerlerden. Kendimizi bir anda sosyal izolasyon içerisinde bulduğumuz bu süreçte “Evde Kal” telkinlerine uyarken, öte yandan yaşadıklarımızın hayatımızı ileriki zamanlarda ne yönde değiştireceği de merak konusu… Alışkanlıklarımızı bir bir terk mi edeceğiz yoksa kaldığımız yerden devam mı? Tüm bu soruları Ayvansaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sosyolog Celal Altın ‘a sorduk. Kadıköy’ün eski sosyal yaşantısına kısa sürede dönemeyeceğini ifade eden Altın, bu süreçte yaşanan ekonomik sıkıntıları da Kadıköy’ün kapanmak zorunda kalan mekânları ekseninde değerlendirdi.

Hocam, biliyorsunuz ki alışık olmadığımız bir süreçten  geçiyoruz. Bilim kurgu filmlerinde sıkça görmeye alışkın olduğumuz salgın senaryoları gibi adeta… Öncelikle salgının ortaya çıkış sürecini ve Türk toplumu üzerinde uzun vadede yaratacağı sorunları sormak isterim. Bu yaşadığımız süreç neyin habercisi olacak?

Celal Altın

Dünyayı ciddi anlamda paniğe sürükleyen yeni tip koronavirüs, ne yazık ki şimdilerde bir milyondan fazla kişiyi etkiliyor. Gün geçtikçede bu sayının katlanarak arttığını görmekteyiz. Bu bağlamda Türkiye’yi değerlendirirsek, şunları söyleyebiliriz: Türkiye’de ‘sosyal devlet’ anlayışına en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde siyasilerin etkisiz kalması üzerine bazı belediyeler, sosyal belediyecilik anlayışını daha etkin kılmak amacıyla bağış kampanyaları yaparak gelir seviyesi düşük olan ailelere gıda yardımlarında bulunuyor. Ülkemizde virüsün yayılma ve ölüm oranının hızlı yükselişi üzerine 20 yaş ve altında olanlar ile 65 yaşın üzerinde olanlara sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sonraki günlerde ise 18 yaş ve üzeri olan işçiler ile mevsimlik tarım işçilerinin çalışmaya devam etmeleri uygun görüldü. DİSK-AR raporuna göre, sadece 18-20 yaş aralığındaki toplam işçi sayısı 810 bin civarında. Toplumun önemli bir kesimi ısrarla sokağa çıkma yasağını ve ücretli izin taleplerini dile getirmesine rağmen, ne yazık ki iktidar partisi salgının tüm risklerini görmezden gelerek sermaye sınıfının çıkarını koruyor ve işçi sınıfının yaşam hakkını riske atıyor. Ekonomik krizin derinleşmesi, sosyal devlet uygulamalarının yetersizliği ve salgına karşı geliştirilen önlemlerin eksikliğinden dolayı AKP iktidarı için gelecek seçimler son derece zorlu olacak gibi görünüyor.

Sosyal izolasyon süreci devam edeceğe benziyor. Buna karşın gezmeyi seven bir toplumuz. Bu salgının aile ve bireylere yansıması nasıl olacak?

Salgının yayılmasına paralel olarak hükümetin aldığı kararla nüfusun bir bölümü için sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve “Evde Kal” çağrıları ile birlikte işçi sınıfı dışında nüfusun önemli bir bölümü evde kalıyor. Böylece neredeyse nüfusun tamamı, sosyalleşme faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldı. Aslında bu süreç, eski alışkanlıklarımızı da yeniden düşünmemize zemin hazırladı. Salgın öncesinde aile içi ilişkiler ve etkileşim daha düşük olup, aynı evi paylaşma sıklığı daha az iken, salgınla beraber eskiden unuttuğumuz aile içi ilişkiler gelişmeye başladı. Öte yandan, birlikte vakit geçirme sıklığına paralel olarak aile içi tartışmaların arttığını da görmekteyiz. Aynı şekilde öncesinde özellikle büyük şehirlerde kapitalist sistemin bizlere dayattığı hızlı çalışma, hızlı yemek, hızlı düşünme, hızlı ulaşım vb. her şeyi bir an önce yapmaya çalışır ve kendimize o anı durdurup düşünecek zaman bile tanımazdık. Tıpkı makinanın çarkları gibi yavaş çalışma veya tembellik etmek gibi lüksümüz yoktu. Ama şimdi hayatın ritmine ayak uydurmadan, tembellik ederek günü geçirmenin son derece doğal bir şey olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Eve kapanma olayı, bize eski alışkanlıkları yeniden sorgulamaya olanak verdi diyebilirim.

Tüm bunların yanında bir de konunun ekonomik boyutu var. Bu sürecin genelde İstanbul’a, özelde ise Kadıköy’deki işletmelere ve işçilere yansıması nasıl olacak?

Salgın insan sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiği gibi ülkelerin ekonomisine de büyük zararlar verdi. Bu anlamda özelikle belli sektörlerde ciddi ekonomik kayıplar yaşanmaya başladı. Birçok ülke ekonomi paketlerini açıklayarak kendi vatandaşlarını korurken, ülkemizde ilginç bir şekilde geliştirilen yardım kampanyalarıyla bu sorunun üstesinde gelinmeye çalışıldığını görüyoruz. Şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz sosyal devlet anlayışı ve işlevi, bu hayati süreçte tam olarak yerine getirilememekte ve yükün önemli bir bölümü halkın sırtına yüklemekte. Krizin derinleştiği bugünlerde salgınla birlikte küçük işletmeler ve işçi sınıfının ciddi anlamda etkilendiği de görünür bir gerçek… Birçok orta ve küçük işletmenin devletten yeterince destek alamadıkları için işçilerine yıllık ücretli izinlerini kullandırmakta olduğunu, ücretsiz izin dayatarak veya işten çıkartarak minimum hasarla bu süreci atlatmaya çalıştıklarını görüyoruz.

Celal Altın

Peki ya işçilere ne olacak?

İşsizliğin arttığı ve yoksulluğun giderek derinleştiği bugünlerde işçileri çok zorlu bir süreç bekliyor. Özelikle herhangi bir sigortası olmadan enformel sektörlerde çalışanların (su satıcısı, simitçi, midyeci, seyyar satıcı, hamallar, amele pazarında çalışan yerli ve düzensiz göçmen işçiler vb.) süreçten en çok etkilenen grupların başında yer aldığını söyleyebiliriz. Süreci Kadıköy işletmecileri üzerinde düşündüğümüzde ise, öncelikle Kadıköy’deki orta ve küçük ölçekli birçok işletmenin kira fiyatlarının diğer ilçelere kıyasla daha yüksek olduğunu söylemek gerekiyor. Bu nedenle bu işletmeler, salgının zamanına bağlı olarak ciddi anlamda etkilenecek. Devlet desteğinden yoksun olan belli işletmeler, işçilerini işten çıkarmak zorunda kalacak ve hatta kapanma noktasına gelecek.

Konuyu Kadıköy’ün aktif sosyal yaşantısı çerçevesinden de değerlendirmek isterim. İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden olan Kadıköy’ü ilerleyen zamanlarda nasıl bir dönem bekliyor? Birçok kafe ve restaurantın kapanması ihtimali, ilçemizde sosyal yaşamı nasıl etkiler?

Anadolu yakasında en canlı ve insan sirkülasyonun en yoğun yaşandığı ilçelerin başında Kadıköy geliyor. Kadıköy, insanların rahatlıkla sosyalleşebilecekleri ve özgürce gündelik yaşamlarını sürdürebilecekleri önemli bir merkez olarak birçok kişinin sosyalleşmesi adına zaman geçirdiği bir alan. Aynı şekilde sanat ve eğlence mekânları da burada bulunuyor. Özellikle farklı yaş gruplarının sosyalleştikleri kahvehaneler, barlar, müzikhol, cafeler, çay bahçeleri, restoranlar, meyhane salonları, Moda sahilindeki mekanlar ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi gibi farklı mekanların bir arada bulunduğunu görüyoruz. Bugünlerde ekonomik kriz ve yaşanan salgının etkisiyle Kadıköy’ün eski günlerde alışık olduğumuz canlılığını yitirdiğini görüyoruz. Salgın süreciyle birlikte insanlar hayatta kalma güdüsüyle hareket edeceği için daha çok temel ihtiyaca yönelecek. Bu nedenle sosyalleşme ihtiyaçlarını uzun süre erteleyeceklerini düşünmekteyim. Bu durum doğal olarak sosyal yaşamı da olumsuz yönde etkileyecek. Kadıköy’ün eski canlılığını tekrardan yakalaması uzun bir süre alacak gibi görünmekte.

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın