Av. Dr. Tamer Pekdinçer ile “Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri” üzerine

Yazar: İrem Toprakkaya

Agresif rekabetin can alıcı noktası “Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri” ile ezici, aldatıcı, kötüleyici, sömürücü davranışların karşısında haksız rekabet hukukunun bahşettiği haklarımızın ne ölçüde farkındayız? Özellikle internet ve sosyal medyadan reklam ve satışın çok yoğun olarak gerçekleştirildiği, salgın günlerinde tamamen mesafeli alım-satıma yöneldiğimiz günümüz koşullarında maruz kalabileceğimiz haksız rekabet hakkında konunun uzmanı Av. Dr. Remzi Tamer Pekdinçer ile görüştük.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı’ndan emekli öğretim üyesi Av. Dr. R. Tamer Pekdinçer, teorik alt yapısını uzun yıllardır mahkemeler nezdindeki resmi bilirkişilik görevi ile pratiğe dökerek harmanladığı haksız rekabet uzmanlığını, yeni çıkardığı “Haksız Rekabet Hukukunda Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri” isimli kitabı ile okuyucularıyla paylaşıyor. Aynı zamanda İstanbul Barosu Fikri ve Sınai Haklar Komisyonu Başkanı da olan Pekdinçer ile haksız rekabet, dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri hakkında konuştuk.

Tamer Pekdinçer

Ne zamandır haksız rekabet hukuku üzerine çalışıyorsunuz? Sizce haksız rekabet kavramının önemi nedir?

Akademik hayata girdiğim ilk yıllardan beri haksız rekabet hukuku hep ilgimi çekmişti. Uzun yıllar ve çok yoğun bir şekilde yaptığım bilirkişilik görevi sırasında karşılaştığım birbirinden ilginç uyuşmazlıklar, bu ilgimin çoğalarak artmasına neden olmuştur. Hazırladığım her raporun yüksek mahkeme aşamasını ilgiyle ve heyecanla takip etmekten hiç vazgeçmedim. Bu raporlarımın yer aldığı (Yüksek mahkeme kararları ve değerlendirmelerimi de içeren) iki kitap çıkarmıştım. Son olarak “Haksız Rekabet Hukukunda Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri” isimli monografik eserimin ortaya çıkmasında da uygulamadaki bu örneklerin önemli bir rolü bulunmaktadır.

Bugün 1 Mayıs, her iş kolunda gerek bedenen gerek zihnen emek harcayan tüm çalışanların bayramı kutlu olsun. Umarım ezilen büyük kitlelerin en azından insanca yaşayabilmek için emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir dünya düzenine en kısa zamanda kavuşabiliriz. Haksız Rekabet Hukukunun özü de tam olarak emek sömürüsünün önüne geçebilmektir. Bu ilke gerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun gerekçesinde yer almakta gerekse Yüksek Mahkeme’nin kararlarında açıkça ifade edilmektedir. Örneğin haksız rekabetin emek sömürüsüne dayanamayacağı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.05.2011 tarihli E. 2011/59, K.2011/271 sayılı yeni bir kararında açıkça “(H)aksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticaret yöntem ve uygulamalarına karşı emek ilkesi uyarınca işletmesel çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunmasıdır” denilmekle bu ilkeyi benimsediğini vurgulamıştır.

Reklamlar ile haksız rekabet hukuku arasındaki bağlantıyı açıklayabilir misiniz?

Örneklerle açıklayayım… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)’nun bankalara el koyduğu dönemde bir bankanın yaptığı reklam, konunun Türkiye’de ne denli az bilindiği gerçeğini ortaya çıkarmıştı. Reklamda sabah uyanan iki kişinin hikayesi dış sesle anlatılıyordu. İlk uyanan kişi, günlük kişisel bakımını yapıp özenle kıyafetlerini giyerek, İsveç’te üretilen sağlamlığı ile bilinen bir araca biniyor ve bütün trafik kurallarına uyarak işine gidiyordu. İkinci kişi ise zil çaldıktan çok sonra telaş içerisinde kalkıp, doğru dürüst hazırlanmadan Güney Kore’de üretilen bir araca biniyor, hiçbir trafik kuralına uymadan işe giderken trafik polisinin aracına çarpıyor. İlk şahsı kendisi ile özdeştiren banka ise, reklamın sonunda tercihlerine dikkat etmenin önemi ve yanlış tercihin mağduriyetlere yol açacağı vurgusunu yapıyordu. Bu reklamın haksız rekabete yol açtığı Güney Kore’deki firmanın uyarısı ile Türkiye’de gündeme gelmişti. Daha sonra toplum tarafından çok sevilen (kısa bir süre sonra da vefat eden) bir iş adamı olan davalı bankanın sahibinin kredi kart sahiplerine çekilişle büyük miktarda davacı şirket araçlarını hediye vermesi ile konu kapanmıştı.

Burada asıl ilginç olan husus, Türkiye’deki yetkililerin bu reklamdan rahatsız olmamaları idi. Nitekim uygulamanın içine daha fazla girdiğim süreçte de bu durumun özellikle reklam ajansları tarafından çok ihmal edildiği ve şirket üst düzey yetkililerinin ise bu konularda son derece dikkatsiz davrandıklarını açık bir şekilde gözlemledim. Bir diğer ilginç olay da tek satıcılık ilişkisi devam ederken aralarındaki sorunu bahane edip, gazetelere büyük ilanlar vererek belli bir modelin iadesini alacaklarını -ana firmadan habersiz- belirten tek satıcının eyleminin haksız rekabete yol açtığının Yüksek Mahkeme tarafından benimsenmesidir.

Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri nelerdir, hangi davranışlar haksız rekabet teşkil eder?

Haksız rekabet hukukunun en önemli uygulama alanlarından biri, dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlardır. Söz konusu eylemler, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleyici açıklamalarda bulunmak, aldatıcı açıklamalarda bulunmak, kendini üstün göstermek, karıştırılmaya yol açan önlemler almak, reklamlarda yanlış, yanıltıcı, rakibi gereksiz yere kötüleyici veya rakibin tanınmışlığından yararlanmaya yol açacak karşılaştırma yapmak, göstermelik bir ürünü tedarik fiyatının altında satışa sunarak müşteriyi aldatma ihtimali yaratmak, müşteriyi ek edimlerle aldatmak, saldırgan satış yöntemleri kullanmak, gizlemek suretiyle aldatmak şeklinde olabilir. Tabi haksız rekabet hallerine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken somut olayın şartları büyük önem taşımaktadır. Bazen ufak detaylar dahi varılacak sonucu farklılaştırabilmektedir.

Tamer Pekdinçer

Günümüzdeki agresif rekabet koşulları dikkate alındığında haksız rekabet hukukunun amacı nedir?

Rekabet sosyal bir olgu olarak kabul edilmekte ve herkesin kazanmak için büyük çaba sarf ettiği bir oyun olarak nitelendirilmektedir. Rakipler birbirleriyle yarışarak bu rekabet ortamını oluşturmakta olup, bu ortamın da birtakım kurallarla düzenlenmesi gerekmektedir. Zira yasak olan rekabet ortamının bozulması olup, rekabet tek başına yasaklanan bir davranış değildir. Rekabetçi bir piyasada her teşebbüs piyasaya sunduğu ürünlerin daha iyi kalitede ve daha uygun fiyatlarla olmasını hedefleyeceğinden, bu durum başta tüketiciler olmak üzere bütün piyasa katılımcılarının menfaatinedir. Her ne kadar bu gibi eylemlerde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri öncelikli olarak gündeme gelse de kamu hukuku, ağırlıklı rekabet hukuku ile özel hukuk ağırlıklı haksız rekabet hukuku hükümleri tamamlayıcı niteliktedir. Haksız rekabet hukukunun amacı, bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rekabetin emeğe dayalı yapılması, pazardaki eylemlerin açıklık ve doğruluk ilkelerine göre gerçekleştirilmesi, müşterinin kişiliğine ve pazarın genel menfaatlerine saygı gösterilmesi, dürüst ve bozulmamış rekabet ortamında bulunması gerekenler olarak kabul edilmektedir.

Haksız rekabet hukukunun bahşettiği talep ve dava hakları nelerdir?

Haksız rekabet sebebiyle koruyucu davalar açılabilir, davacı mevcut bir zararı olmasa dahi haksız rekabetin tespiti, men’i ve eski hale iade talep edebilir. Bunun için haksız rekabet eyleminde bulunan kişinin kusuru olması gerekmez. İkinci grup davalar ise, maddi ve manevi tazminat davaları ile haksız kazancın iadesi davasıdır. TTK m. 56/3’e göre ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da haksız rekabetin tespiti, men’i ve eski hale iade davalarını açabilecekken, bu kişilere tazminat davaları ve haksız kazancın iadesi davası açma hakkı tanınmamıştır. Bazı haksız rekabet hallerinin aynı zamanda suç teşkil ettiği ve ağır para cezası ve hapis cezası öngörüldüğü de göz önünde bulundurulmalıdır.

Önceki kitabınızda Türkiye’de ilk kez İsviçre hukuku ile mukayeseli haksız rekabet mevzuatını derlemiş ve Türk hukukunda haksız rekabetin ayrı ve bağımsız bir kanun olarak düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştiniz. Türk hukukunda haksız rekabet mevzuatı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Türk hukukunda uzun yıllar doktrin yönünden ihmal edilen ama gelişen ekonomik koşullar ile birlikte önemi her geçen gün artan “Haksız Rekabet Hukuku”, 6102 Sayılı TTK’nun 54 ila 63. maddelerinin kapsamında düzenlenmektedir. T.C. Anayasası’nın 17, 48, 167 ve 172 maddeleri çerçevesinde de rekabete dayalı bir ekonomik düzeni kurmak devlet için hem bir hak hem de bir ödevdir.

Türk hukukunda haksız rekabetin mehaz niteliğindeki İsviçre’deki “Haksız Rekabete Karşı Federal Kanun” gibi ayrı ve bağımsız bir kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir. 1533 maddeden oluşan 6102 Sayılı TTK’nun en uzun maddesini oluşturan ve sadece uygulamada en sık rastlanılan haksız rekabet hallerinin başlıcalarını örnek veren m.55 hükmü bile dikkate alındığında bu sonuca ulaşmak kaçınılmazdır. Kaldı ki düzenleme sadece ticari alandaki haksız rekabeti değil, tüm haksız rekabet eylemlerini kapsamaktadır. Bu nedenle haksız rekabet kavramı, klasik ticaret hukukunun kapsamı dışına taşmıştır.

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın