Bir eğitimci yazarın notları

Yazar: Nusret Karaca

Anneler, babalar… Eğitim-öğretimin amacı mutlu bireyler yetiştirmek. Öyleyse önce ruh ve beden sağlığı… Ve yine öyleyse bir okuyun, sorun! Harflerle dans mı? Hepsi bu mu yaşamın…

“Harflerle dans nedir bilir misiniz? Hiç düşündünüz mü?” diyenler olabilir. Evet, doğrudur. Ancak bizimkisi bambaşka bir dans… Harfler zıvanadan çıkmış gibi durmadan yer değiştiriyor. Sözcüklere dönüştükçe, güfteler bestelere dökülürken çıkan nağmeler hep aynı… OKS, SBS, YGS, LYS, TYT, YKS, LYS, KPSS, DGS, ALES, ALDGS, TEOG, AÖF, vs…

Sınavlar elbette olmalı, akademik bilgi de… Ancak ilköğretime ne umutlarla başlıyor yavrularımız. Minicik parmaklarıyla tuttukları rengârenk kalemlerle ne harfler yazıyor, ne resimler çiziyorlar umutla bembeyaz kâğıtlara. Dünyaları pırıl pırıl… Masallarında hiç öcüler yok. Pembe düşlerini katıyorlar her ürettiklerine.

nusret karaca sokağa çıkma kısıtlaması Bir eğitimci yazarın notları

Sonra eğitim-öğretim yaşamları boyunca sayılarını kendilerinin bile kolay kolay anımsayamayacakları yazılı, sözlü sınavlara giriyorlar, araştırmalar ödevler ve projeler yapıyorlar, sunuyorlar… Beş seçenekli şablon testlerle uğraşırken, yaşamın gerçek renklerini tanıyamadan ve kendilerini tam olarak keşfedemeyip, yeteneklerini fark etmeden geçmeye başlıyor günleri. Yalnızca bir sınav ile belirlenecek bir hedefe yönlendirilmiş, başları döndürülen gençler olarak çıkıyorlar zaman içinde karşımıza.

Sosyal, kültürel, sportif etkinliklerle kendini fazla buluşturma olanağı bulamayan yavrularımız… İçine kapanıp, odasından ve kendi iç dünyasından dışarı çıkma arzusunda olmayan, yüz rengi sararmış, yarış atı haline gelmiş çocuklarımız… Yemeden içmeden ve zorunlu ihtiyaçlarından kısarak çocuklarına her türlü olanağı sunmaya çalışan, dershanelere, özel öğretmenlere sürekli para akıtıp, okulu çoğunlukla ikinci planda gören ailelerimiz… “Önemli olan çocuğumun sağlığı ve mutluluğu” söyleminde olup, içinden çocuğuyla kendilerini bu yarışın içine sokmuş ve kaptırmış birçok anne ve baba…

Eğitim ve öğretim yılı bitiminde başarı ve başarısızlık oranları… Yüzdeler… Her şey ve her yer karanlık mı? Elbette değil… Hala ayakta duran idealist yönetici ve öğretmenler, tutarlı ve bilinçli velilerimiz, gözlerin içi ışıl ışıl ve yetenekli gençlerimizle umut doluyuz. Ancak şu harflerle dans yok mu? Tüm emeklerinizin karşılığını birkaç saate sığdıran, sınayan… Siz hangi harflerle dans etmek istersiniz onu bilemem. Benim düşüncemi soracak olanlara vereceğim yanıt, Anadolu Lisesi son sınıfında okuduğu sırada kızıma verdiğim yanıt olacaktır:

“Mutlu olmak istediğin harf hangisiyse, onu dansa kaldır. Ancak o dansı biliyorsan… Kimsenin ayağına basma. Kimsenin de senin ayağına basmasına izin verme. Bırak herkes bildiği dansı, bildiği yerde, bildiğiyle etsin. Sen yepyeni ufuklara yelken aç özgür düşüncelerinle. Mutluluk hiç uzak değil aslında. Ömür dediğin nedir ki, gelir geçer. Değer mi? Onu düşün ve planlarını ona göre yap. Büyüklerinden ve onların tecrübelerinden yararlan. Yanlış yapma ve yanlış yerlerde durma. Kendini geliştir. Kendi güfteni yaz, kendi besteni yap. İstediğin ritmi tuttur yaşam boyu…”

Gelin hep beraber harfleri yan yana getirerek birkaç cümle oluşturalım, ne dersiniz? Bu çocuklar bizim en değerli varlıklarımız. Onları eğitelim, ancak kendi yetenekleri doğrultusunda ve işleri zorlaştırmadan… Mutlu ederek…

Bir şeyler çınlıyor değil mi kulaklarınızda. Evet! Ben de duyuyorum. Ne güzel türküler, şarkılar söylüyor çocuklarımız. Ne güzel dans ediyorlar. Onları da bir kez dinlesek ne olur? Sesleri ne güzel aslında. Siz duymak isteyin yeter!

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın