Kadıköy Belediye Başkan Adaylığı’nı açıkladığı ilk günden bu yana büyük bir merak uyandıran Fatih Mehmet Maçoğlu, Kadıköy Life okuyucuları için sorularımızı yanıtladı. Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin adayı olarak Kadıköy’de çalışmalarına hızlıca başlayan ve kısa sürede çok sayıda halkla buluşan faaliyette yer alan Maçoğlu, halkçı yerel yönetim programına vurgu yaparak; “Şeffaf, demokratik, halkçı bir yönetimin mümkün olduğunu göstermek ve en güzelini Kadıköy’de kurmak için buradayız. Açık seçik, pazarlıksız, yalın, sözü net bir seçim çalışması yürüteceğiz. Kadıköy’ü ranta kapatıp, halka açacağız. Mutlaka halk kazanacak!” dedi.
Kadıköy’e hoşgeldiniz. Öncelikle ilçeye dair gözlemlerinizi sormak istiyorum. Nasıl bir Kadıköy ile karşılaştınız? Sizce Kadıköy’ün esas sorunları neler?
Kadıköy’e ilk geldiğimizde insanlarda bir şaşkınlık vardı, ancak yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde bu şaşkınlık çok da sürmedi. Ekipçe gerçekleştirdiğimiz fizibilite çalışmaları sonucunda kentle ilgili sorunlara hakim olup, görüşmelere başladıktan sonra insanlarda da algı değişmeye başladı. Çünkü gerçekten çok uzun süredir buralarda siyaset yürütüyoruz. Kadıköy, bizim mücadele alanlarımızdan biri. Kadıköy’ün sorunları, esasında İstanbul’un da sorunları. Mesela, Rıhtım bir sorun haline gelmiş, keza Haydarpaşa Garı da öyle. Söğütlüçeşme’deki AVM, eski tarihi alanların bakımsız ve atıl durumda olması da birer problem. Diğer taraftan eğitimden sağlığa, yaş alan büyüklerimizin özellikle yönetimde söz sahibi olmaması, onların tecrübelerinden faydalanılmamasına kadar sorunlar mevcut. Bütün bu konuların halkla birlikte alınacak ortak kararlar neticesinde çözüleceğine inanıyorum. Halk meclisleri, bu problemlerin tartışılacağı alanlar olacak.
Biz, ülkenin kötü gidişatına dur diyecek bir modele dair anlayışın örgütlenebileceğini düşünüyoruz. Bu birikimin burada, Kadıköy’de olduğunu da biliyoruz. Az önce bahsettiğimiz sorunlar, kendi içerisinde birer sorun olarak görülseler dahi, birlikte bu sorunların tamamının üstesinden gelebileceğimize eminiz. Hem irademiz var hem de kentte yaşayan mimar, mühendis, doktor, gazeteci, moto kurye, işçi gibi herkesin içerisinde olduğu iyi bir ekibimiz var. Farklı meslek gruplarından arkadaşlarımızla birlikte tartışmalarımızı sürdürüyoruz. Ancak gördüğümüz belki de somut olarak en büyük problem, Kadıköy’ün her mahallesinde eşit bir hizmetin olmadığına dair gelen şikâyetler. Oluşturacağımız mahalle meclisleriyle, halk meclisleriyle Kadıköy’deki tüm sorunları alt edebileceğimize inanıyoruz.
Tunceli’deki devrimci yönetim anlayışını Kadıköy’de uygulamak mümkün olacak mı?
Halk meclisleri öncelikle bizim birinci projemiz. Artık bireyin üç-beş kişiyi etrafına alarak uyguladığı yönetimlerin başarısız olduğuna artık herkes net biçimde şahit oluyor. Bu ülkelerin en başındakilerden bugünkü yerel yöneticilere kadar indirgediğimizde, bazen bireysel çalışmalar başarılı olsa da bütünlüklü olarak baktığımızda yönetme kültürünün darlaştığı bir anlayışa doğru evrilme görüyoruz. Bunu da esas olarak halkçı yerel yönetim anlayışıyla açıklıyoruz.
Kadıköy, tam 81 ilden gelip insanların yerleştiği, farklı etnik kimlik, inanç, kültürde olan insanların birlikte yaşadığı bir alan ve bu çok önemli. Türkiye’nin birçok yerinde buna çok az rastlanır. Bu ülkedeki yoksullaştıran, baskıcı, özgürlük kısıtlayıcı, adalet yönteme kültürünün yok edildiği kapitalist siyasete ancak ve ancak bu modelle yaklaşabileceğimizi düşündük. Bu anlayışa “Devrimci Halkçı Yönetim Programı” olarak da bakılmalıdır. Bunun içerisinde Kadıköy’e dair birçok tartışma yürütülebilir. Mesela, diyelim ki Kadıköy’ün bütçesinin Kadıköylülere ve halka açık biçimde, katılımcı bir anlayışla ortaya konulması olumlu etkiler yaratacaktır. Yıl sonunda bütçelerin gelir giderlerini mahallelere asmak, tüm insanlarda sorgulayabilme kültürünü geliştirme açısından önemli. Bürokratik bir yapıyı yıkmak adına makam araçlarının kullanılmaması ve makam aracındaki tüm giderlerin halkın eğitim, sağlık hizmetleri ve benzeri yerlerde kullanılmasının, yaşanabilir kent açısından daha doğru olabileceğini düşünüyoruz. Belediyelerin ihale yapmama hakkı mevcut. Bu bağlamda, belediyenin sokağından parklarının temizliklerine kadar kendi öz gücüyle yapacak bir belediyeyi savunacağız.
O zaman esasında Tunceli’de hayata geçirdiğiniz birçok uygulamayı Kadıköy’de hayata geçirmek mümkün?
Bu söylediklerimin hepsi bütünlüklü. Hepsini dünyanın herhangi bir yerinde, Paris’te de Tunceli’de de hayata geçirebilirsiniz. Şeffaf olmak, dünyanın her yerinde bir ihtiyaç. Halkın alın terine, bütçesine eşit bir yaklaşmak geliştirmek; barışı, özgürlüğü ve birlikte yaşam kültürünü inşa etmek, dünyanın her yerinde yine bir ihtiyaç. Ya da sorgulanabilir, hesap verilebilir, eleştiriye ve özeleştiriye açık olmak, halkçı meclislerle yönetmek, dünyanın her yerinde hayata geçirilebilir anlayışlar.
Başkanım peki, sokakta ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Farklı tepkilerle karşı karşıya kalıyoruz. Birincisi, neredeyse her 100 kişiden en az 40’ı “Sizi destekliyoruz, doğru karar” diyor. Belli bir kesim sessiz kalıyor, gülümseyerek geçiyor. Bu çok anlaşılır ve güçlü bir tepki. Bir şey söylemeden sadece mimikle size anlatmak istediğini anlatıyor. Destek veriyor ya da karşı çıkıyor. Bir bölümü ise “Burada kaybedip, siyaseti bırakırsanız çok üzülürüz” diyorlar. Tabii, “Neden geldiniz? Tunceli’de dursaydınız” şeklinde tepkiler de aldığımız oluyor. Bu çeşitliliğin olması bence çok doğal. Ben tüm tepkileri önemli buluyorum.
Daha somut konuşursak, başkan seçilmeniz halinde aklınızda ilk olarak ne var? İlk projeniz ne olacak?
Bu soru bana Ovacık’ta ilk sorulduğunda zor gelmişti. İnsanlarla seçim süreci boyunca diyalog kurmuş, sık sık bir araya gelmiş, uzun uzun sohbetler etmiştik. Seçildim; beni bir koltuğa oturtup, “Eee bu muydu?” dediler ( gülüyor). 10 yıllık tecrübeyle artık öyle değil tabii. Kentin sorunlarının ne olduğunu bilerek hemen hızlıca diyalog kurabilecek, tüm alanlarda diyaloglarımızı güçlendireceğiz. Komisyon meclisleri, mahalle muhtarlarıyla ve belediye meclisleriyle bir araya geleceğiz. Hızlıca sorunlara odaklanacağız. Aynı zamanda da kamuda birlikte çalıştığımız bütün emekçi arkadaşlarımızla, program dahilinde planlamalarımız yerine getirilecek. Her birimin kendi sorunlarına odaklanıp, hızlıca sorunlara müdahale etmek ilk işimiz olacak.
Sorunlara odaklanacak olursak, öncelikle çevresel anlamda dikkatinizi çeken problemler ne oldu? Hem tarihi çok geçmişe dayanan hem de hızlıca yenilenen bir alanda, çevre problemlerine dair çözüm önerileriniz neler olur?
Kadıköy aslında bir rant alanına çevriliyor. Binaları düşündüğümüzde, yeni bina kavramında Fikirtepe algısı yerleşiyor. Eğer bu sisteme itiraz edenlerin sayısı çoğalmaz ve halkla birlik olarak buna karşı çıkılmazsa, belki şu an denizi gören Kadıköylüler, yüksek katlı binalarla denizi görmemeye başlayacak. Öncelikle iyi bir mimari çalışmayla kenti bu ranttan kurtarmamız lazım. Ayrıca, Kadıköy’de artık ne yazık ki yeşil alanlardan bahsetmek çok zor. İnsanların binalarını yıkıp, yeni yeşil alan yaratmak değil, mevcut alanları korumalıyız. Mesela, Kurbağalıdere’nin sağ ve solundaki otoparklarla ilgili bir çalışma yürütülüp, tamamı yeşil alana çevrilebilir. Oralarda en azından insanların nefes alabileceği yeni yerlerin arayışına gireceğiz. Kıyı şeritlerde betonlaşmayı engelleyip, bu alanlarda rahat edecekleri bir anlayışı benimseyeceğiz. Bunun yanında Kadıköy’ün her sokağı, ağaçlandırma yapılabilecek konumda. Uygun alanlarda buradaki iklime ve mimariye uygun çalışmalar yapılabilir.
Kadıköy’de çok sık tartışılan sorunlardan biri de yoğun mekanlaşma ve dolayısıyla kaldırım işgalleri. Sizin gözlemleriniz ne yönde?
Zamanında bu mekanlar ruhsatlandırılmış. Bu konunun mahalleli ve mekan sahiplerinin bir araya geldiği bir platformda tartışılmasını önemli buluyorum. Birtakım tartışmalarla en azından başta ‘yüksek ses sorunu’ olmak üzere, mahallelinin yaşam alanına müdahale edilmeyecek şekilde düzenlemelere dair tartışmalar yürütülebilir.
Kültür-sanat anlamında da Kadıköy’de çok oturmuş bir kültür var. Sizin bu kültür-sanat dünyasına ivme kazandıracak bir çalışmanız olacak mı?
Kadıköy’de bence kültür-sanatın uluslararası alanda hak ettiği yerde olduğunu düşünmüyorum, ancak kültür-sanat emekçilerinin yoğun olarak yaşadığı bir kent Kadıköy. Sanatçılarla da diyaloglarımız sürüyor, taleplerini bir bir dinliyoruz. Bu bağlamda Kadıköy Belediyesi, aydınları ve kültür-sanat emekçileri ile birlikte kentin kültür-sanat birikiminin kar hırsı ve sermaye eliyle dönüştürülmeye çalışmasına karşı mücadele edecektir. Belediyemizin kültür merkezleri, salonları uygun gün ve saatlerde, prova yapacak mekan bulmakta zorlanan tüm sanat topluluklarının kullanımına açılacak.
Başkanım, sizden son bir mesaj alabilir miyiz? Kadıköylülere neler söylemek istersiniz?
Kadıköy, gerçekten de çok keyif alarak çalışma yürüttüğümüz bir yer. En sert eleştiriler, bir dakika sonra yumuşak bir hal alabiliyor. Gülen insanların çok olduğu bir kent. Çünkü bu kadar kötü yönetilen bir dünyada gülen insanların sayısı azken, Kadıköy’de bu duyguyla buluşmak bence çok değerli. Kadıköylülerin vereceği destekle bu ülkede yeni bir şeyler yaratabilme ve halkçı yerel yönetim modelinin merkezi haline getirme ihtimali yüksek. Onun için Kadıköylülerin bu ülkenin geleceğine dair kaygılarını biliyor ve her şeyin daha iyi olması için birbirimize omuz vererek, bu programı büyüteceğimize inanıyorum.
